Son dönemlerde tartışmalara konu olan Mersin Üniversitesi’nin eğitim-öğretimdeki derecesini gündeme getirmek istedim. Tartışmalardan uzak konuları ele almanın önemli olduğunu düşünüyorum; çünkü üniversitenin başarısı hepimizin sorunudur. Kentimizin köklü eğitim kurumlarından olan Mersin Üniversitesi’nin, kentle olan uyumu ve kente kazandırdıkları noktasında bazı eleştiriler olsa da üniversitenin, ülkemizdeki diğer üniversitelerle kıyaslanması durumunda bir hayli zayıf kaldığı görülüyor. Neden? Bir üniversiteyi başarı olmaktan ne alıkoyabilir ki?
SEBEBİ ÇOK
Son dönemlerle üniversiteyle alakalı ciddi iddialar gündeme geliyor. Kadrolaşmadan tutun da ideolojik kamplaşmaya kadar birçok husus üniversitenin eğitim kalitesini düşürmekten başka bir işe yaramıyor. Bana göre en önemli faktör üniversite yönetimi... Biraz kaba bir darb-ı mesel olabilir; ama balık baştan kokar, demekten kendimi alamıyorum. Kim geldiyse dikiş tutturamadı. Eğitim-öğretimi nitelikli bir seviyeye çıkarmada nasıl bir ivme yakaladılar ki? Başaramadılar. Aksini iddia eden varsa, konuyu istatistiki veriler ışığında ele alabilirim. Üniversitemiz, ideolojik cepheleşmenin bir merkezi haline gelmemeli. Bana hikaye anlatmayın. Birkaç bölüm adı bile verebilirim. Bir bölüme atanan hocanın dünya görüşünden dolayı bölümdeki diğer hocaların ‘’hayırlı olsun’’ demeyişini dahi biliyorum. Nedir bu ideolojik takıntılar. Gidin siyaset yapın, particiliğinizi parti çatısı altında yürütün. Bilginin ve eğitimin evrensel bir seviyeye yükseldiği bir kurumda ‘’şuculuk, buculuk’’ yapmak da nedir? Koca bir üniversiteyi seçim tartışmalarının yapıldığı bir kahvehaneye çevirmenize sessiz mi kalalım! Peki, söz konusu kokuşmuşluğa dur diyecek bir yönetim neden yok? Bizim bildiklerimizi onlar bilmiyorlar mı? Bilip müdahale etmemeleri kadar bilmemeleri de kabahat! Her iki durumda da sorumluluk üniversite yönetimine aittir. Meydanı boş bıraktıklarından dolayı öğretim üyeleri ve görevlileri bilgi üretmek ve bilimsel çalışma yapmak yerine birbirleriyle çekişmeye ve ideolojik kamplaşmaya tutuşuyorlar. Bu konuya neden neşter vurulmuyor? Öte yandan zorlu yaşam koşulları ve mesleki hususlardaki pahalılık, eğitim camiasının bilimsel çalışmalarına sekte vuruyor. YÖK’ün ayrıca bu konulara el atması lazım.
MANZARA ORTADA
Üniversite bünyesinde yaşanan olaylar ve idarenin bazı hususlardaki yetersizliği Mersin Üniversitesi’nin ülkemiz ve dünya üniversiteleri arasında zayıf kalmasına neden oluyor. Meseleye şahsi bir vaka olarak bakmıyorum. Mesela hiçbir yetkili ‘’Üniversitemiz dünyada ilk 500; Türkiye’de ilk 10 üniversite içerisinde yer alıyor’’ diyebilir mi? Haydi bakalım, soruyorum size. Siz, sayın yetkililer! Mersin Üniversitesi’nin nasıl bir durumda olduğunu aylık ve yıllık peryotlarla değerlendiriyor musunuz? Bundan haberiniz yoktur, sanırım: bunu da size haber etmekten memnuniyet duyuyorum. Üniversitelerin akademik durumlarını ve başarılarını bilimsel ölçütlerle ortaya koyan URAP -University Ranking by Academic Performance- güncel bir rapor yayınlayarak ülkemizin üniversite karnesini ortaya koydu. Gözümüz Mersin Üniversitesi’nin bulunduğu sırayı aradı. Bir ara üniversitenin sıralamada yer almadığını düşünsem de kısa süre sonra önyargımın beni yanılttığını fark ettim. Hamd olsun ki 43. sırada üniversitemizin yerini saptadım. Öğretim elemanı sayısı, hazırlanan bilimsel çalışmalar ve bilimsel eserlerde niteliklilik gibi birçok kriter esas alınarak Türkiye’deki üniversitelerin başarı sıralaması belirlendi. Birinci sırada 1.126.41 puanla Koç Ünivesitesi yer alırken Mersin Üniversitesi 729.85 puanla 43. sırada yer bulabildi. Zirveyi zorlamak için neyiniz eksik, diye sorsam; birileri kızacak. İçerisinde bulunduğunuz durumu sorgulamak yerine bana neden kızasınız ki, değil mi? Üniversitede dönen gayri ahlaki durumlara ve ideolojik münakaşalara son vermeniz gerekirken, size yöneltilen eleştirileri hoşgörüyle karşılayın, lütfen. Burada sizleri değil, memleket meselesini konuşuyoruz. Gönül isterdi ki Mersin Üniversitesi’ni ulusal ve uluslar arası başarılarla konuşalım. Maalesef akademik başarıyı konuşmak ve bilimsel bir buluşla anılmak yerine, amirinin dikizlemesine maruz kalan güvenlik personeli hanımefendiyi; personelin, üniversite hastanesinde porno izleme skandalını konuşuyoruz. Ne acı! Koca bir kurumun anıldığı olaylardan kim sorumlu?
EĞİTİMDE KALİTE EĞİTİMLİ İNSANLARLA MÜMKÜN
İşin ehline teslim edilmesi durumunda bu tarz hadiselerin yaşanmayacağı malumumuz. Gelin görün ki idarecisinden eğitimcisine doktorundan güvenlik personeline kadar bazı insanların işini layıkıyla yapmak yerine macera ararcasına bir ciddiyetsizlik içerisinde olmaları, koca bir kamu kurumundan hizmet görmek isteyen vatandaşların önünde büyük bir engel olarak ortaya çıkıyor. İşinizi yapmadığınız yetmiyormuş gibi üstelik vatandaşın hizmet almasına da engel oluyorsunuz. Kul hakkıdır. Vebaldir. Halihazırda Mobbingler, hizipleşmeler, kadrolaşmalar ve hantallıklarla anılan bir üniversitenin başarı sıralamasında zirvede oluşunu bekliyor olamazsınız. Aslında söz konusu sıralama, üniversitenin hak ettiği değeri görmesinden ziyade üniversite yönetiminin başarı profiline işaret etmektedir. Anlayana sivrisinek, saz; anlamayana davul-zurna az