Son aylarda birçok açıdan ele aldığım Mersin Üniversitesi’yle ilgili hemen her gün yeni ve bir o kadar şok edici bilgiyle karşılaşıyorum. Bu denli ilginç gelişmeler ve skandal hadiseler başka hangi üniversitede var, inanın bilmiyorum. Farklı üniversitelerle ilgili eleştiri içerikli yazılarım olmuşsa da Mersin Üniversitesi kadar eleştiriye layık gördüğüm bir üniversite hatırlamıyorum. Nereden bakarsanız bakın, hayret verici gelişmeleri görmemek mümkün değil.
DAHA ÖNCE ÇOK UYARDIK; AMA
Birçok insanın Mersin Üniversitesi ve Hastanesi ile ilgili şikâyetlerini buraya taşıdık. Çünkü söz konusu şikayetlerin üniversite yönetimi tarafından görmezden gelindiğini biliyorduk. Neyse ki sorunların çözümü ve yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi adına tüm çabalar boşa çıkmış ve üniversite idaresi tabiri caizse kulak tıkamıştı. Bu durumun, üniversite rektörünün daha önce ‘’arkamız sağlam’’ deyişiyle bir bağlantısı olduğunu da yazmıştım. Nitekim görgü şahitleri, bizzat sayın rektörün ağzından buna benzer ifadeler duymuştu: ‘’beni görevden alamazlar’’… Sanırım, arkası sağlam olmanın verdiği özgüvenle hareket eden rektör Erol Yaşar, ‘’kimin ne yaptığının ve ne dediğinin bir önemi yok’’ rahatlığını da yaşıyor. Sayın Yaşar, arzu ettiği şekilde davransın; ancak üniversiteyle ilgili şikayetlerin YÖK yetkililerinin dikkatlerinden kaçmadığını ve idari anlamda bir takibata yol açacağını ifade etmeliyim.
BİLİMSEL ÇALIŞMALAR NEREDE
Ülkemiz son yıllarda birçok alanda büyük başarı elde ediyor. Birçok bakanlık, bu süreçte ciddi bir rol üstlenmeye başladı. Hassaten enerji üretimi ve verimliliği alanındaki yatırımlar, ülkemiz adına umut vaad ediyor. Bir yandan titizlikle yürütülen yatırımlar; diğer taraftan hantal akademik camia… Sürece katkı sağlanması, yardımcı olunması ve halkın bu hususlarda aydınlatılması noktasında sorumluluk alması gereken üniversiteler neler yapıyor dersiniz? Üniversiteler dediğime bakmayın, Mersin Üniversitesi’ni kast ediyorum. Akkuyu’da Nükleer alanda yapılan yatırım tüm dünyanın ilgilisini çekmişken Mersin Üniversitesi’nin konuya yönelik ciddi bir hazırlık yapmamasını, daha doğrusu bilimsel çalışmalar üretme adına ciddiyetsiz davranmasını anlayamıyorum. Üniversiteler bilim yurtları olmanın yanı sıra bilginin hemen her alana ulaştırılması noktasında da sorumluluk taşıyor. Bir gazeteci olarak ben bunun farkındayken, sayın rektör Erol Yaşar bu konuda başında bulunduğu akademik camiaya neden bir teşvikte yahut uyarıda bulunmuyor. Bu kapsamda üniversite bünyesinde Nükleer Araştırmalar Merkezi yahut Enstitüsü adı altında bir kurum ihdas edilebilirdi. Ne ilginçtir ki Batman Üniversitesi bu alanda bir adım atmışken Mersin Üniversitesi’nin duyarsızlığı saç baş yolduruyor. En azından üniversitede istihdam edilen akademisyenlere nükleer enerji çalışmaları kapsamında imkan, fırsat ve teşvik adına bazı destekler sağlanabilirdi.
ÜNİVERSİTEDE NE YAPILIYOR?
Acı bir soru sormak istiyorum? Akademik alanda bilimsellik adına ne yapılıyor dersiniz? Mesela son yıllarda Mersin Üniversitesi’nde ülkemiz ve dünya adına fayda sağlayacak ne gibi bilimsel çalışmalar yapıldı, bu konuda ses getirecek bir tek çalışmanız oldu mu? Dünyamız hemen her yıl ciddi salgınlarla imtihan oluyor. Mersin Üniversitesi’nin bu alanda başarılara imza atması gurur verici olmaz mı? Bu tespit, aynı zamanda üniversitede bu tarz bilimsel çalışmalar yapılmadığının da bir göstergesi değil mi? Neyi bekliyorsunuz? İmkan ve fırsat yok mu diyorsunuz? Tıp Fakültesi’nin, içerisinde bulunduğu yozlaşmışlığı fark edebiliyor musunuz? Korkudan bir şey yapamayan yetkililer ve görevliler var. Neden? Korku imparatorluğu kurulmuş olabilir mi? Bu konuyu yakında kapsamlı bir şekilde izah edebilirim. Tıp fakültesinde porno izleme skandalını daha önce gündeme getirmiştim. Rezaletten öte rezillik! Peki, vatandaş fakülte hastanesinden memnun mu dersiniz? Değil tabi. Ciddi bir hantallık ve atıllık söz konusu. Koskoca kurum, vatandaşa hizmet vermede sorunlar yaşıyor. Randövu alabilene aşk olsun. 6-8 ay yahut 1 yıl sonra randövu alan vatandaşların çığlığını duyabilecek bir yetkili var mı acaba? Randövu alamayan vatandaşlar, bazı bölümlerin çalışmadığını da iddia ediyor. İsimleri belli bu birimlerin. Hangi tarihte kaç hasta aldıklarına dair üniversite yönetiminin incelemede bulunması, eleştirilerdeki ciddiyeti ortaya çıkaracaktır. Üniversitedeki sorunlara sessiz kalmasıyla bilinen üniversite yönetiminin bu sorunları da çözmesine imkansız gözüyle bakılıyor.
ÜNİVERSİTE GÜVENLİĞİNDEN KİM SORUMLU
Son dönemlerde üniversitenin güvenliği ve güvenlik personelleri konusundaki sorunları gündeme getirmiştim. Tacize uğrayan bayan güvenlik görevlisinin feryadını ve personellere uygulanan mobbing vakalarını kamuoyuna arz etmiştim. Ne değişti? Konunun yargıya taşınmasında üniversite yönetimine gönderilen şikayet yazılarına yanıt verilmemesi etkili olmuştu. İddialar bu yöndeydi. Böyle konu yargıya taşınmış ve üniversite idaresi adına kara bir leke olmuştu. Çok geçmedi güvenlik biriminde yeni tartışmalar ortaya çıktı. Emekli bir askeri, üniversitenin asayişinden sorumlu güvenlik biriminin başına getiren Mersin Üniversitesi yönetimi, inanılmaz bir skandala daha imza attı. Askerlik görevinden emekli olan söz konusu kişinin öfke kontrolü sorunları yaşamasından dolayı GATA’da tedavi gördüğü ortaya çıktı. Nasıl yani, diyebilirsiniz? Adam sinir hastası. Antidepresan ilaçlar aldığı da biliniyor. Üniversite güvenliğinden sorumlu olan söz konusu kişinin mobbing uygulayarak bazı güvenlik personellerine baskı yaptığı da iddia edildi. Koskoca kurumun güvenliğinden öfkesine yenilen ve mobbing uygulayan birini mi sorumlu tutuyorsunuz? Sizin ehliyet ve liyakat anlayışınız bu mudur? Tüm eleştirilere, endişelere ve şikayetlere rağmen üniversite yönetiminin aldığı kararları gözden geçirmemesi, kabul edilemez. Önümüzdeki günlerde üniversitede bir sorun yaşanması durumunda tüm sorumlulukların ve mesuliyetin üniversite yönetiminde olduğunu, açıkça yazıyorum.