Kuruluşunun yıl dönümünde AK Parti için iyi şeyler söylenmiyor artık. Nice yıl dönümleri pek görkemli ve şaşalı programlarla kutlanırken, bu yıl tabiri caizse yas havası var. Çünkü o AK Parti, eskide kaldı. Yeni AKP, bezdirmeye başladı. İnanılmaz bir değişme var; eksen kayması mı dersiniz mental yorgunluk mu dersiniz, bilemiyorum. Sahip olduğu öz değerleri, tarihi ve dini ilkeleri bir kenara bırakan; konjonktüre göre değişen bir AKP var. Seçim öncesinde sıraladığı vaatlerden çok seçim sonrasında beliren ekonomik kriz payımıza düştü.
AKP ÇOK DEĞİŞTİ
Bakın, bu gidiş gidiş değil. Geri dönüşü olmayan uçuruma yuvarlanıştır, bu. Yoksulluk hat safhada. Yoksullar kaderine terk edilmiş. Esnaf, ekonomik buhranla baş başa bırakılmış. Emeklilerle hükümet arasına kalın duvarlar örülmüş. Emekli, maaşını kiraya yatırmakla bile kira ödeyemiyor çoğu zaman. Asgari ücretli çalışanın hali perişan. Bu toplumsal kesimlerle neredeyse bir duygusal bağ kalmadı. Üreticiler ve hassaten çiftçiler güçlüklerle boğuşuyor. Çeşitli kurumlara atadığınız memur-bürokratlar zaten hiç sizden olmadı. Polis, gözünüzün önünde muhalefetin safına itiliyor. Demem o ki: sizi siz yapan tüm toplumsal grupları, iktidarınıza karşı üstelik örgütlü bir karşıtlığa sürüklüyorsunuz. Bir dönem beraber yol yürüdükleriniz, artık size düşman hale geldi. Şekilsel değil zihinsel anlamda bir değişim ve dönüşüm beklentisi vardı. Şimdi o beklentiye dair umutları da tüketmenin eşiğindesiniz.
İŞ ÇIĞIRINDAN ÇIKTI
Eskiden milletvekillerinin meclisten çıkmadıklarını dile getirirdik. Sonraları teşkilatların da halka gitmediklerinden şikayetçi olmaya başladık. Neden? Çünkü halkı merkeze almayan bir siyasetçi profilini tercih eder oldunuz. Gerek merkezde ve gerekse de taşrada halk, bir yetkiliyle görüşmeye hasret kalıyor. Anlayacağınız şikayetler, “teşkilatlar çalışmıyor, vekiller, yöneticiler halka inmiyor” siteminin çok ötesine evrildi. Uzun yıllar size firesiz seçim kazandıran sinerjinin ana dinamiği olan toplumsal katmanların ne derdiyle dertleniyor ne de sevincine ortak oluyorsunuz. Yoksulluk ve yolsuzlukta ülke yönetimini teslim aldığınız 2002 yılının sınırlarını çoktan aştınız. Öyle bir noktadayız ki; muhalefetin yerel yönetimlerdeki yolsuzluk ve hukuksuzlukları sizin yerel yönetimler ve bürokrasideki yolsuzluklarınız ve hukuksuzluklarınızla tartılıyor. Yine de sizin hatalarınız gündemde kalıyor. Bunu muhalefetin güçlü bir sosyal medya tabanına sahip olmasıyla açıklayamazsınız. Bunun tek manası var: millet gerçeği gördü, o hapı yutmuyor artık. Yaptıklarınız göze batıyor. Kendi seçmeniniz bile sizden razı değil.
ELEŞTİRDİKLERİNİZİN HATASINI YAPAR OLDUNUZ
Muhalefete “akraba ve yandaş kayırmacılığı” eleştirisi yaptığımızda sizin öde öde bitiremediğimiz 28 Şubat borcunu tahsil eden birkaç aileye dair aile boyu “yandaş kayırmacılığınız” konuluyor önümüze. Ülkedeki vesayet ve oligarşiyle mücadelenizde yaşamadığınız badire kalmadı, o mücadelenin bedelini bizzat millet ödedi. Şimdi gücünüzden beslene beslene büyüyen bürokratik oligarşi millete kan kusturuyor. Bu kadar mı millete karşı olunur? Devlet otoritesinin törpülendiğine dair her gün bir yenisini eklediğiniz fotoğraflar yetmiyormuş gibi bir de “iktidar nimetlerini koruma ve paylaşma çabası” durumuna hapsolmuş durumdasınız. Tepeden tırnağa panik halindesiniz. İşin kötüsü bu panik “kaybediyoruz” paniği de değil. Öyle olsa yeniden toparlanma ve kazanma çabası ortaya çıkar. Bu panik, kaybetmeyi kabullenmiş bir psikolojiyle “giderayak ne götürürsem kâr” düşüncesine dayanıyor… Bu ülkenin %70’ine yakın bir kitle ömründe bir kez de olsa AKP’ye oy vermiştir. Yıllar geçtikçe bu sosyal desteği yok eden AKP, söz konusu kesimle herhangi bir duygusal bağ bırakmayacak kadar asosyal hale geldi. Sizce AKP hangi toplumsal kesime hitap ediyordur? Cevabı belli. Bırakın milliyetçi muhafazakar kitleyi, “rüyasında CHP’ye oy verdiğini görse gusül abdesti alacak” klasik muhafazakar seçmen bile CHP’nin ve DEM’in kazanması kaygısını yaşamadan “yeter ki AKP gitsin” moduna sürükleniyor. Dediğim gibi. Bu gidiş pek hayra alamet değil. Bir an evvel özünüze dönmez de toplumla aranıza ördüğünüz o dev duvarları yıkıp yeniden kucaklaşacak bir zihinsel değişim ve dönüşüme gitmezseniz bu haliniz hızlı ve acı bir çöküşü beraberinde getirecek.