Mersin Sanat Etkinlikleri Derneği tarafından organize edilen Uluslararası Mersin Müzik Festivali, ilk olarak 2002 yılında gerçekleştirildi. Birçok kültürel öğeyi içerisinde barındıran ve bir hayli renkli olan festival o tarihten bugüne yapıla gelmiştir. Kültürel açıdan önem arz ettiği düşünülen müzik festivali özelinde organizatörlerin ve sanatkârların azim ve gayretleri inkar edilemez, doğrusu; ama ne kadar başarı oldukları ise tartışılır.
FESTİVALDE AMAÇ NEDİR?
Müzik tutkusu son yıllarda dünya çapında önemli bir olgu olarak gelişmeye ve şekillenmeye başladı. Avrupa’da Eurovision Şarkı Yarışması gibi birçok etkinliğe paralel olarak biraz da zayıf ve düşük maliyetli organizasyonlar da gerçekleşiyor. Tüm yarışmalarda sergilenecek performans, toplumu temsil etme ve kültürel öğe içerme amacını taşır. Dolayısıyla folklorik öğelerin ve vurguların yoğunca işlendiği şarkılar, hemen hemen bir toplumla özdeşlemiş ve o toplumsal değeri temsil etmiş olur. Mersin Müzik Festivali’ni çok yönlü ele aldığımızda, birçok eksikliğin ve sorunun varlığını gözlemliyoruz.
BİR ALANDA BAŞARI, TOPLUMA MÂL OLMAKLA MÜMKÜN
Bir alanda ilerleme kat etme ve sürdürebilirlik sağlamak için halk desteğinin alınması hayati derecede önem taşır. Yani halkın kendisini bulamadığı ve halkın yaşamından izler taşımadığı düşünülen bir sanatsal etkinliğin önem açısından kayda değer bir yönü kalmıyor. Bunu, festivallere gösterilmeyen ilgiden anlamak zor olmasa gerek. 2024 yılı 21. Mersin Müzik Festivali’ni duymayanınız yoktur, desem acı olur. Birçoğunuz duymamışsınızdır. Farklı ülkelerden gelen sanatçılar, hünerlerini sergiliyor. Büyükten küçüğe herkese yönelik bir şeyler var; ama programda ciddi eksiklikler söz konusu.
NEDİR O EKSİKLİKLER?
Festival olarak tanımlanan programda seyirci eksiklikleri göze çarpıyor. Bunun nedeni ne olsa gerek? Vardır bir eksiği. O da festivalin Mersinlilere hitap etmediğiyle açıklanabilir. Eğer Mersinlilere hitap edecek bir program gerçekleşseydi salonda yer yer boşluklar olmazdı. En azından yer yer doluluklar görülüyor. Bu, sanatçılar için önemli bir moral kaynağı olsa da bir hakikati gizleyemiyor: halktan kopuk her festival havanda su dövmeye benziyor. Mersin’de bile ciddi bir akis uyandırmayan bu etkinliği ‘’uluslar arası’’ şeklinde tanımlamak kimin aklına geldi. Organizasyonu etkili göstermek yahut etkili kılmak için mi, festivale bu şekilde bir isim verildi, bilemiyorum. Etkinlikleri, konserleri ve dinletileri değerlendirdiğimizde gelenin ne bulduğu ve gelmeyenin ise hiçbir şekilde haberdar olmadığı hususları, organizatör derneğin canını sıkmış olmalı.
NE YAPILABİLİRDİ?
Öncelikle organizasyonun kurumsal bir faaliyet alanına dönüşebilmesi için gerek yurt dışı ve gerekse de yurt içi finansörler, destekçiler bulunabilirdi. Kültürel etkinliğin Mersin’de etki uyandırabilmesi için de ciddi bir reklam çalışması da yürütülebilirdi. Festivalin varlığından ilk kez bu köşe yazısıyla haberdar olacak binlerce kişi var. Belki de en önemlisi, festivalin belediyeye ait birkaç yüz kişilik salon yerine Cumhuriyet Meydanı’ndan yapılması ses getirebilirdi. Etkinliklere kulak verdiğimizde bazı katılımcıların amatörce çalışmalar sergilediklerinden hareketle, sanat yönetmeni bulunmayan bir performans gerçekleştirdikleri hemen ortaya çıkıyor. Sistematize edilmeyen ve organizasyona dayanmayan her faaliyetin amatör sanatçılar eliyle ölmeye mahkum olduğu, unutulmamalıdır. Sanat toplum için ise, topluma ait olmayan sanatta ısrarcı olmamak yahut topluma mal edilecek sanatı tercih etmek acı bir reçete olarak karşımıza çıkıyor. Mersinliler kendilerine hitap eden ve kendilerini layıkıyla temsil eden kültürel etkinlikleri talep ediyor. Bunu araştırma zahmetinde bulunmadan bir şeylere kalkışmanız, size izleyicisi olmayan sönük etkinlikler olarak geri döner.