Son yıllarda eğitim-öğretim alanında ciddi eleştiriler yapılmaktadır. Bunun teknik ve hukuki yönleri bulunmakla birlikte akademik kurumlarındaki akraba dayanışması, ‘’bu kadarına da pes’’ dedirtiyor. ‘’Neden geri kaldık?’’ sorusuna verilecek birçok yanıt olsa da eğitim sahasındaki kadrolaşma önemli bir yanıt olarak karşımıza çıkıyor. Kadrolaşmada kabul edilemez; ancak ehliyet-liyakate hiç önem verilmemesi ise üniversitelerdeki kısır döngüyü aşılmaz bir sorun olarak karşımıza çıkarıyor. Üstelik üniversitelerde kadro hakkı kazananların yakın akraba olmaları şaşırtmıyor. Ahbap-çavuş, hatır-gönül ilişkisinin önemini yitirdiği bazı üniversiteler, birer köfteci dükkanını andırıyor.
DAHA ÖNCE GÜNDEME GETİRMİŞTİM
2023 yılı Eylül ayında tarafıma gönderilen bazı bilgiler üzerine şaşkınlığımı gizleyememiştim. Belgeleri genel olarak ele aldığımda Tarsus Üniversitesi’nde görevli kişilerin önemli bir kısmının akraba olmalarını ve kadroların buna uygun bir şekilde açıldığını tespit etmiştim. Tahmininizce kaç çift üniversitede çalışıyordur? Birkaç tane değil. Birçoğu sonradan evlenmiş de değil! Sıkı durun. Tam 41 karı-koca yani 82 kişi Tarsus Üniversitesi’nde çalışıyor… Bunlar benim tespitim. Peki ya diğer akrabalar? Bunu hesaba kattığımızda sayı ciddi oranda yükseliyor. 41 kere maşaAllah. Artık burada üniversite yetkililerinin açıklamada bulunması ve sorumlu bulunanların hesap vermeleri gerekiyor. Sizce bu atamalar için gerekli olan mülakatlarda ve kriterlerde hassasiyet gösterilmiş midir? Sanmıyorum. Üniversitenin açıldığı 2018 yılından itibaren kadro ilanları incelenmeli, listelerde yer alan ve elenen isimlerin bilgilerine başvurulmalıdır. Hatta bu konuda elenen adaylar mahkemeye başvurmalıdır.
SEBEBİ İSE ŞU
Üniversitedeki akraba kadrolaşması ulusal basında yer almaya başladı. Bu durumun gündeme gelmesinde ise bir öğretim üyesi etkili oldu. Nitekim akraba kadrolaşması haksız atamaları beraberinde getirdiği gibi üniversitede akrabalara pozitif ayrımcılık ve ek ücret sağlayacak görevler sağlıyor. Öte yandan akraba olmayanlara mobbing ve usulsüzlük uygulanabiliyor. Konuyla ilgili örnekler olduğu iddia edilse de üniversitedeki vicdan ehli birçok çalışan, söz konu kadrolaşmanın getirdiği problemlerin farkında. Neyse konuya dönelim. O.B.Ö. isimli öğretim üyesi kendisine yapılan hukuksuzluğu yargıya taşıyarak, kadrolaşmanın getirdiği kokuşmuşluğu gözler önüne serdi. Asıl ilginç olan konu, Sayıştay’ın 2021 yılında üniversite ile ilgili yürüttüğü denetim raporunda itiraf ediliyor. Sayıştay’a göre kadrolaşma ‘’yüksek öğretim kanununa aykırı ve üniversitenin kuruluş amaçlarına aykırılık teşkil ediyor.’’ Buna rağmen yanlışta ısrar ediliyor ve akraba alımları devam ediyor. Nerede kaldı tasarruf tedbirleri?
AİLELERİN ÜNİVERSİTELERDE KADROLAŞMA HAKKI MI VAR?
Ülkemizde doktorasını tamamlayıp iş bulamayan yahut asgari ücretli bir emek işinde istihdam edilen gençler varken, torpilli tuzu kuru tiplerin üniversitelerde yer alması kabul edilemez. Yaptıkları çalışmaların bilim dünyasına nasıl bir katkı yaptığını bırakın da işin uzmanları değerlendirsin. Alana hakim olmadan bir-iki makale yazmanın kişi uzman yapmayacağı gerçeğinden hareketle kadro yahut görevlendirmelerde ‘’x konuyu çalışmış olmak’’ kıstası, işi kılıfına uydurmaktan ve yeni akrabalara kadro ayarlamaktan öteye geçmeyecektir. Memleketin bilim alanında ciddi bir ilerleme kaydetmemesine ve kamuya ait kaynakların birilerinin aile mensuplarına peşkeş çekilmesine rıza göstermek, zır cahilliktir. Zulümdür. Memleketin bu cehaletten kurtarılması ve akademik kadroların bilim adamlarına tahsis edilmesi bir zaruriyet halini alıyor. Aksi durumda binlerce kadrosu bulunan akademyamız, bilimsel alanda bir ivme sağlayamayacaktır. Tüm bunlar üniversitelerdeki sorunları yeniden ele almamız ve üniversiteleri bilim mecrası haline getirmemiz için bir başlangıç sunuyor. Ya yanlışlıkları düzeltin ya da doktoralı tüm gençlere üniversitelerde kadro verin.
Üniversite Değil; Köfteci Dükkanı Sanki!
Son yıllarda eğitim-öğretim alanında ciddi eleştiriler yapılmaktadır. Bunun teknik ve hukuki yönleri bulunmakla birlikte akademik kurumlarındaki akraba dayanışması, ‘’bu kadarına da pes’’ dedirtiyor. ‘’Neden geri kaldık?’’ sorusuna verilecek birçok yanıt olsa da eğitim sahasındaki kadrolaşma önemli bir yanıt olarak karşımıza çıkıyor. Kadrolaşmada kabul edilemez; ancak ehliyet-liyakate hiç önem verilmemesi ise üniversitelerdeki kısır döngüyü aşılmaz bir sorun olarak karşımıza çıkarıyor. Üstelik üniversitelerde kadro hakkı kazananların yakın akraba olmaları şaşırtmıyor. Ahbap-çavuş, hatır-gönül ilişkisinin önemini yitirdiği bazı üniversiteler, birer köfteci dükkanını andırıyor.
DAHA ÖNCE GÜNDEME GETİRMİŞTİM
2023 yılı Eylül ayında tarafıma gönderilen bazı bilgiler üzerine şaşkınlığımı gizleyememiştim. Belgeleri genel olarak ele aldığımda Tarsus Üniversitesi’nde görevli kişilerin önemli bir kısmının akraba olmalarını ve kadroların buna uygun bir şekilde açıldığını tespit etmiştim. Tahmininizce kaç çift üniversitede çalışıyordur? Birkaç tane değil. Birçoğu sonradan evlenmiş de değil! Sıkı durun. Tam 41 karı-koca yani 82 kişi Tarsus Üniversitesi’nde çalışıyor… Bunlar benim tespitim. Peki ya diğer akrabalar? Bunu hesaba kattığımızda sayı ciddi oranda yükseliyor. 41 kere maşaAllah. Artık burada üniversite yetkililerinin açıklamada bulunması ve sorumlu bulunanların hesap vermeleri gerekiyor. Sizce bu atamalar için gerekli olan mülakatlarda ve kriterlerde hassasiyet gösterilmiş midir? Sanmıyorum. Üniversitenin açıldığı 2018 yılından itibaren kadro ilanları incelenmeli, listelerde yer alan ve elenen isimlerin bilgilerine başvurulmalıdır. Hatta bu konuda elenen adaylar mahkemeye başvurmalıdır.
SEBEBİ İSE ŞU
Üniversitedeki akraba kadrolaşması ulusal basında yer almaya başladı. Bu durumun gündeme gelmesinde ise bir öğretim üyesi etkili oldu. Nitekim akraba kadrolaşması haksız atamaları beraberinde getirdiği gibi üniversitede akrabalara pozitif ayrımcılık ve ek ücret sağlayacak görevler sağlıyor. Öte yandan akraba olmayanlara mobbing ve usulsüzlük uygulanabiliyor. Konuyla ilgili örnekler olduğu iddia edilse de üniversitedeki vicdan ehli birçok çalışan, söz konu kadrolaşmanın getirdiği problemlerin farkında. Neyse konuya dönelim. O.B.Ö. isimli öğretim üyesi kendisine yapılan hukuksuzluğu yargıya taşıyarak, kadrolaşmanın getirdiği kokuşmuşluğu gözler önüne serdi. Asıl ilginç olan konu, Sayıştay’ın 2021 yılında üniversite ile ilgili yürüttüğü denetim raporunda itiraf ediliyor. Sayıştay’a göre kadrolaşma ‘’yüksek öğretim kanununa aykırı ve üniversitenin kuruluş amaçlarına aykırılık teşkil ediyor.’’ Buna rağmen yanlışta ısrar ediliyor ve akraba alımları devam ediyor. Nerede kaldı tasarruf tedbirleri?
AİLELERİN ÜNİVERSİTELERDE KADROLAŞMA HAKKI MI VAR?
Ülkemizde doktorasını tamamlayıp iş bulamayan yahut asgari ücretli bir emek işinde istihdam edilen gençler varken, torpilli tuzu kuru tiplerin üniversitelerde yer alması kabul edilemez. Yaptıkları çalışmaların bilim dünyasına nasıl bir katkı yaptığını bırakın da işin uzmanları değerlendirsin. Alana hakim olmadan bir-iki makale yazmanın kişi uzman yapmayacağı gerçeğinden hareketle kadro yahut görevlendirmelerde ‘’x konuyu çalışmış olmak’’ kıstası, işi kılıfına uydurmaktan ve yeni akrabalara kadro ayarlamaktan öteye geçmeyecektir. Memleketin bilim alanında ciddi bir ilerleme kaydetmemesine ve kamuya ait kaynakların birilerinin aile mensuplarına peşkeş çekilmesine rıza göstermek, zır cahilliktir. Zulümdür. Memleketin bu cehaletten kurtarılması ve akademik kadroların bilim adamlarına tahsis edilmesi bir zaruriyet halini alıyor. Aksi durumda binlerce kadrosu bulunan akademyamız, bilimsel alanda bir ivme sağlayamayacaktır. Tüm bunlar üniversitelerdeki sorunları yeniden ele almamız ve üniversiteleri bilim mecrası haline getirmemiz için bir başlangıç sunuyor. Ya yanlışlıkları düzeltin ya da doktoralı tüm gençlere üniversitelerde kadro verin.
Ekleme
Tarihi: 29 Mayıs 2024 - Çarşamba
Üniversite Değil; Köfteci Dükkanı Sanki!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.