Küfür ile ilgili yazı yazmıştık gölgecim,o yüzden temcit pilavı gibi yazmayalım; sadece olayın bambaşka bir boyut aldığına değinelim.
Ar damarı çatlaması … Biz yeni nesillerin halinden ne kadar bi haberiz farkında mıyız?
Semt pazarlarını severim; o kalabalığı, sohbetleri; haberler haberler taze tazeeeee…
Kalk Nefo; bir şeyler al eve dedim koydum cebime 400 tl.
Ne alınırsa?
Alınmadı da zaten.
Meyveye girmedim bile.
Yetmedi.
Bereketli toprakları olan ülkemde insanlar meyveyi, sebzeyi bu kadar pahalı yememeli arkadaş!!!
Tırnak içinde; hakikaten Mersin Büyükşehir Belediyesinden ve Vahap Seçer ’den ve diğer bu uygulamayı yapan belediyelerden Allah bin kere razı olsun. Bu kentte 3 çeşit yemek 10 tl. Bu çok büyük bir hizmet. O çorba var ya o bile başlı başına hizmet. Valla baba Vahap; kimseyi aç yatırmıyorsun, işe okula aç göndermiyorsun ya Mersin’de. Helal olsun başkan. Helal olsun!
Sosyal belediyecilik can damarımız anlaşıldı, dönem zor dönem insanlar için…
Ama esas konudan sapmayalım.
Vahim konudan.
Pazar yolu okul yoluyla kesişir. Liseliler çıkmış cıvıl cıvıl; e önümde liseli aşıklar var oda güzel hava bahar aşk kokan,kanları deli akan gençler…Daaaa…
İşte o daaaa yok mu o da bana bile oha dedirtti.
Liseli aşıklar konuşurken ilerdeki kızın arkadaşı seslendi ve ben buz kestim çocuğun cevabıyla, hem de öyle böyle değil bağıra bağıra cevabıyla. Nasıl bir küfür duymuşum ki oha dedim A… başlayan iki kelimeli siz anladınız. Yanındaki kız o kadar doğal karşıladı, kendisine küfredilen kız keza. Biraz ilerde iki kızda konuşuyorlar güya birbirlerine o… ile başlayan sonra o ile başlayan ç ile biten hitap şekilleriyle … O kadar doğal sayıyorlardı ki.
Tam da onlar konuşurken; kızlardan birinin annesi geliyordu;aaa… O kızlar gitti, başka kızlar geldi.
Bu çocuklar şimdiden böyle maskelerle dolaşırsa, büyüdüklerinde ne olacak?
Alamadığım meyveye mi, yoksa bu dejenerasyona mı üzüleyim bilemeden, döndüm geldim eve …
Nasıl bir dejenerasyon bu yarabbi?
Bu çocuklar; yarının yetişkini, anne babası olacak.
Güya…
Sonra?
Sonrası ayın karanlık yüzü gölgecim.
Vesselam…
********
Dip notcum hakikaten dip notsun bugün ….
Gazeteciler; haberlerine erişim engeli getirilmesi, fiziksel olarak saldırıya uğrama, ellerindeki fiziki ya da dijital materyallerine el konulması, dava açılması gibi zorlukla karşılaşırlar.
İş hayatı ve sosyal hayatı birbirinden ayıramama ve tükenmişlik sendromu keza…
İfade özgürlüğünün güvence altına alınması, sansürün önlenmesi ve gazetecilerin mesleki bağımsızlığının desteklenmesi gerekmektedir.
1980’lerde başlayan neoliberal dalga ve dışa açık büyüme politikası ile 1990’larda yaşanan ekonomik krizler ve siyasi istikrarsızlıkların dönüşen medya düzeni,2000’lerde yaşanan alt üst oluşum ile bugünlere gelen basın.
Gazetecilerin mesleki deneyimleri ve karşılaştıkları engellerin artık mesleği yapmanın önüne geçen bir seviyeye gelmesi de çok dramatik.
Son günlerde Tarsus ve Mersin basının nahoş yaşadıkları olay bana; gazetecilerin artık gerçek, toplumun yararına bir gündem oluşturma gücü olmadığını söylemek, yanlış olmayacak sanırım dedirtti.
Efendim olayı artık sağır sultan bile duydu.
Bizde yazdık o zaman; gereksiz tansiyon yükseltmeler diye.
Tarsus belediye başkanı; basın danışmanı olarak Mersin basınından Esat Durakla çalışmak istemiş ki, en doğal hakkıdır.
Kısmen katıldığım; Tarsus basınından bir gazeteci ‘’Tarsus’u bilen bir gazetecinin olması gerektiğini ama düşünceye çokta yakışmayan bir kelimeyle ithal diyerek’’ yazmış, Mersin basınından da ışık hızı cevap gelmiş.
Cevaba cevap; tabi ağırlaşan cümleler ile yılan hikayesi mevzuu.
Her cevabı okudukça gerçekten utandım ve üzüldüm kızgınlıkla.
Kalemler küfürleşemez arkadaş.
Kalemler; zekayla, bilgiyle, tecrübeyle, stratejiyle, psikolojik savaşla mücadele edebilir ya da hukuki yollardan ama kalemler; bir topluma haber verme yetisi olan görevi üstlenip, üslubu ayaklar altına alamaz. Gazeteciliğin; erozyona uğramış itibarının artırılması ve kamuoyu nezdinde saygın konumuna tekrar yükseltilmesi dedikçe, dahada batağa sürüklüyor bu durum.
Bu nedir ya?
Bu nasıl bir kalem tutuştur.
Ayrıca esas muhatap nerde?
Bir gazeteci o hem de bu ülkenin nezih, tarihi geçmişi olan Tarsus’un belediye basın danışmanlığı gibi çok özel bir görevi üstlenmiş bir insan.
Tek anlamadığım gerçekten ve olayın muhatabı ve Tarsus belediyesi basın danışmanı Esat Durak’ın bu çirkinleşen zıtlaşmaya dur diyecek hamleyi yapmaması, sessiz kalması.
Sonuçta 5 sene bu insanlarla diyalog kurması gerekecek olan kendisi, kalemi de konuşması da güçlü bir gazeteci ve kimsenin avukatlığına ihtiyacı yok ortalık savaş meydanı arkadaş.
Ötesi bir kriz var o çözmek zorunda.
Konu kendisi, dolaylı olarak ta görevi, dolayın dolayı Tarsus belediyesi ile basın arasındaki köprünün zarar görmesi.
Ve bu kriz büyüdükçe, bu üslup serleştikçe zarar verir ileriki süreçte de.
**********
Dibin diğer dip notuda ; 1 mayıs dedik, iş kazası dedik son kaleme aldığımız yazıda ,bir inşaatta; çocuk sayılacak işçinin kazası düştü haberlere. İnşaatlarda o kadar korumasız çalışıyor ki, bu insanlar … Kan parası ile bitti gitti, mevzu kapandı denir ve bizlerde oturduğumuz binaların nasıl yapıldığından bi haber yaşar gideriz.
Esat Durak
Küfür ile ilgili yazı yazmıştık gölgecim,o yüzden temcit pilavı gibi yazmayalım; sadece olayın bambaşka bir boyut aldığına değinelim.
Ar damarı çatlaması … Biz yeni nesillerin halinden ne kadar bi haberiz farkında mıyız?
Semt pazarlarını severim; o kalabalığı, sohbetleri; haberler haberler taze tazeeeee…
Kalk Nefo; bir şeyler al eve dedim koydum cebime 400 tl.
Ne alınırsa?
Alınmadı da zaten.
Meyveye girmedim bile.
Yetmedi.
Bereketli toprakları olan ülkemde insanlar meyveyi, sebzeyi bu kadar pahalı yememeli arkadaş!!!
Tırnak içinde; hakikaten Mersin Büyükşehir Belediyesinden ve Vahap Seçer ’den ve diğer bu uygulamayı yapan belediyelerden Allah bin kere razı olsun. Bu kentte 3 çeşit yemek 10 tl. Bu çok büyük bir hizmet. O çorba var ya o bile başlı başına hizmet. Valla baba Vahap; kimseyi aç yatırmıyorsun, işe okula aç göndermiyorsun ya Mersin’de. Helal olsun başkan. Helal olsun!
Sosyal belediyecilik can damarımız anlaşıldı, dönem zor dönem insanlar için…
Ama esas konudan sapmayalım.
Vahim konudan.
Pazar yolu okul yoluyla kesişir. Liseliler çıkmış cıvıl cıvıl; e önümde liseli aşıklar var oda güzel hava bahar aşk kokan,kanları deli akan gençler…Daaaa…
İşte o daaaa yok mu o da bana bile oha dedirtti.
Liseli aşıklar konuşurken ilerdeki kızın arkadaşı seslendi ve ben buz kestim çocuğun cevabıyla, hem de öyle böyle değil bağıra bağıra cevabıyla. Nasıl bir küfür duymuşum ki oha dedim A… başlayan iki kelimeli siz anladınız. Yanındaki kız o kadar doğal karşıladı, kendisine küfredilen kız keza. Biraz ilerde iki kızda konuşuyorlar güya birbirlerine o… ile başlayan sonra o ile başlayan ç ile biten hitap şekilleriyle … O kadar doğal sayıyorlardı ki.
Tam da onlar konuşurken; kızlardan birinin annesi geliyordu;aaa… O kızlar gitti, başka kızlar geldi.
Bu çocuklar şimdiden böyle maskelerle dolaşırsa, büyüdüklerinde ne olacak?
Alamadığım meyveye mi, yoksa bu dejenerasyona mı üzüleyim bilemeden, döndüm geldim eve …
Nasıl bir dejenerasyon bu yarabbi?
Bu çocuklar; yarının yetişkini, anne babası olacak.
Güya…
Sonra?
Sonrası ayın karanlık yüzü gölgecim.
Vesselam…
********
Dip notcum hakikaten dip notsun bugün ….
Gazeteciler; haberlerine erişim engeli getirilmesi, fiziksel olarak saldırıya uğrama, ellerindeki fiziki ya da dijital materyallerine el konulması, dava açılması gibi zorlukla karşılaşırlar.
İş hayatı ve sosyal hayatı birbirinden ayıramama ve tükenmişlik sendromu keza…
İfade özgürlüğünün güvence altına alınması, sansürün önlenmesi ve gazetecilerin mesleki bağımsızlığının desteklenmesi gerekmektedir.
1980’lerde başlayan neoliberal dalga ve dışa açık büyüme politikası ile 1990’larda yaşanan ekonomik krizler ve siyasi istikrarsızlıkların dönüşen medya düzeni,2000’lerde yaşanan alt üst oluşum ile bugünlere gelen basın.
Gazetecilerin mesleki deneyimleri ve karşılaştıkları engellerin artık mesleği yapmanın önüne geçen bir seviyeye gelmesi de çok dramatik.
Son günlerde Tarsus ve Mersin basının nahoş yaşadıkları olay bana; gazetecilerin artık gerçek, toplumun yararına bir gündem oluşturma gücü olmadığını söylemek, yanlış olmayacak sanırım dedirtti.
Efendim olayı artık sağır sultan bile duydu.
Bizde yazdık o zaman; gereksiz tansiyon yükseltmeler diye.
Tarsus belediye başkanı; basın danışmanı olarak Mersin basınından Esat Durakla çalışmak istemiş ki, en doğal hakkıdır.
Kısmen katıldığım; Tarsus basınından bir gazeteci ‘’Tarsus’u bilen bir gazetecinin olması gerektiğini ama düşünceye çokta yakışmayan bir kelimeyle ithal diyerek’’ yazmış, Mersin basınından da ışık hızı cevap gelmiş.
Cevaba cevap; tabi ağırlaşan cümleler ile yılan hikayesi mevzuu.
Her cevabı okudukça gerçekten utandım ve üzüldüm kızgınlıkla.
Kalemler küfürleşemez arkadaş.
Kalemler; zekayla, bilgiyle, tecrübeyle, stratejiyle, psikolojik savaşla mücadele edebilir ya da hukuki yollardan ama kalemler; bir topluma haber verme yetisi olan görevi üstlenip, üslubu ayaklar altına alamaz. Gazeteciliğin; erozyona uğramış itibarının artırılması ve kamuoyu nezdinde saygın konumuna tekrar yükseltilmesi dedikçe, dahada batağa sürüklüyor bu durum.
Bu nedir ya?
Bu nasıl bir kalem tutuştur.
Ayrıca esas muhatap nerde?
Bir gazeteci o hem de bu ülkenin nezih, tarihi geçmişi olan Tarsus’un belediye basın danışmanlığı gibi çok özel bir görevi üstlenmiş bir insan.
Tek anlamadığım gerçekten ve olayın muhatabı ve Tarsus belediyesi basın danışmanı Esat Durak’ın bu çirkinleşen zıtlaşmaya dur diyecek hamleyi yapmaması, sessiz kalması.
Sonuçta 5 sene bu insanlarla diyalog kurması gerekecek olan kendisi, kalemi de konuşması da güçlü bir gazeteci ve kimsenin avukatlığına ihtiyacı yok ortalık savaş meydanı arkadaş.
Ötesi bir kriz var o çözmek zorunda.
Konu kendisi, dolaylı olarak ta görevi, dolayın dolayı Tarsus belediyesi ile basın arasındaki köprünün zarar görmesi.
Ve bu kriz büyüdükçe, bu üslup serleştikçe zarar verir ileriki süreçte de.
**********
Dibin diğer dip notuda ; 1 mayıs dedik, iş kazası dedik son kaleme aldığımız yazıda ,bir inşaatta; çocuk sayılacak işçinin kazası düştü haberlere. İnşaatlarda o kadar korumasız çalışıyor ki, bu insanlar … Kan parası ile bitti gitti, mevzu kapandı denir ve bizlerde oturduğumuz binaların nasıl yapıldığından bi haber yaşar gideriz.
Ekleme
Tarihi: 01 Mayıs 2024 - Çarşamba
Esat Durak
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.