Tarihimizin önemli dönüm noktaları, belediye meclislerinin oluşumu ve gelişimi açısından hayati öneme sahiptir. Cumhuriyet döneminde hassaten çok partili hayata geçiş sonrasında belediye meclisleri demokratik düşüncenin, toplumun kılcal damarlarına işlemesi noktasında bir katalizör görevini yürütmektedir. Meclislerin işlevsel olması bir kentin gelişimi için umut verici iken atıl durumda kalması da o denli bir hayal kırıklığına yol açar.
MECLİS NASIL ATIL HALE GELEBİLİR
Esasında meclisin fonksiyonel olması, meclis üyelerinin çalışkanlığı ve samimiyetiyle mümkündür. Anlayacağınız meclis makamı, üyenin kişiliğinin bir yansımasıyla şekil alır. Ülkemizde bu konuda hakkını yiyemeyeceğimiz belediye meclisleri vardır; su götürmez bir gerçek. Ancak tarihte beşik ulemalığı sisteminin bir alt versiyonu olan menfaat kardeşliği olarak tanımlayabileceğimiz bir durum söz konusu. Siyasette ağırlığı olan bir kişinin meclis adaylarını kendisine yakın isimlerden tercih etmesi, menfaat kardeşliğine örnek teşkil eder. Akraba, eş, dost yahut ticari ortaklıklar saikiyle kişilerin meclislere katılımı, güçlü lobi faaliyetleri yoluyla yahut para karşılığında sağlanmış olabiliyor. Böylece meclisler halkın sorunlarının konuşulduğu bir merci olmaktan çok menfaatperestlerin at koşturma ve servet edinme merkezleri haline gelebiliyor.
MERSİN MECLİSLERİNDE DURUM NASIL?
Bu konuda şahıs ve parti adına değinmeden bir şeyler ifade etmek isterim. Siyaset kuramlarını ve bilgilerini bir kenara bırakın. Bir partinin iktidar olabilmesi için, toplum tarafından sevilen ve itimad edilen kişileri aday olarak belirlemesi hem parti hem de bir kentin halkı için önemli bir kazanım olur. Bu durumda partiler gelişir ve meşruiyetleri güçlenir. Öte yandan parti adını kullanarak bir yerlere gelen sonradan görme zatların, deniz kabuklularını andırırcasına partilere yanaşmaları ve bunu bir geçim kapısı olarak tanımlamaları da bildiğimiz bir hakikat. Ne var ki Mersin’de böyle şahısların varlığına şahit oluyoruz. Bu durumda kaybeden sadece partiler ve belediyeler değil aynı zamanda Mersinliler de oluyor. Halka rağmen menfaat sağlayıcıların adaylığı ticari siyasetten öteye gitmez. Böyle partiler bozuk para gibi harcanır.
MERDİVEN ALTI ADAYLAR
Encümen listelerini baştan sona inceledim. Adayların eğitim bilgilerinden siyasi geçmişlerine, maddi durumlarından hangi alanda ehil olduklarına kadar hemen her şeyi göz önüne alarak kendimce bir muhasebe yaptım. Sonuç olarak şunu ifade edebilirim ki bu listeleri hazırlayanlara siyasi sorumluluk kabul ettiklerine dair bir belge imzalatılmalı. Nitekim bazı partilerin seçimlerde hazin bir sonuç alacakları ortada. Adayların bazılarının bazı siyasetçilerle dirsek temasında bulundukları ve hatta ahbap çavuş münasebetinden dolayı listelere yerleştirildikleri kolaylıklar anlaşılıyor. Kendi adını taşıyan bazı adaylar, esasında sahibinin atını koşturuyor. Herhangi bir işadamının yahut ihalecinin temsilcisi, encümen diye aday yapılıyor. Nasıl bir oyun ama! Ehliyet ve liyakat sorunu olan adaylar, partilere kendi oyları dışında bir şey kazandıramazlar; ancak çok şey kaybettirecekleri kesin! Partiler ayrışıyor, kutuplaşmalar yaşanıyor ve adaylar listelerde yer bulamayınca diğer partinin kapısını çalıyor. Bu işi aleni bir şekilde yapanlar olduğu gibi gizli gizli yürütenler de var. Mersin halkını hafife alıp ‘’nasıl olsa oy alırız’’ kanaatine sahip teşkilat idarecileri, yönetim dönemlerinin en acı seçimini tecrübe edecekler! Bekleyelim.
Uyuşturucu ve Siyasetçi
Uyuşturucu baronları zehir satar, karşılığında can alırlar!..Onların ve suç ortaklarının adları, insanlık tarihine kanlı harflerle yazılır, lanetle anılırlar!..
Uyuşturucu baronlarını topluma iyi adamlar olarak empoze etmeye çalışan siyasi parti temsilcileri şunu çok iyi bilsin hiç bir şey gizli kalmıyor.
Anamur'da biliyorsunuz 3 ay önce bir uyuşturucu operasyonu oldu.Soruşturma bitsin tutuklananlar kimler bir bakalım...Kim kiminle nerde ne zaman ne yapmış yazacağız enterasan konular var... Uyuşturucudan yakalanan bu şahıslar hangi siyasiler ile birlikte aynı karelere girmişler bir bir inceleyeceğiz