Ülkemizde toplumsal ve siyasi alanlarda ahlaki ve etik değerlerin ayakaltına alındığı birçok dönem vardır elbet; ama ben bunca klinik vakanın bulunduğu bir dönemi hatırlamıyorum, doğrusu. Tanınan bilinen insanların ve belirli makamlardaki koca koca şahısların yaptıklarını duyunca nutku tutuluyor, insanın. Kimi eşini boynuzluyor; kimi çalıştığı kurumu soyuyor. Tabiri caizse yer ve gök bunların yaptıklarından utanç duyuyor. Ama kendilerinde utanma duygusundan eser yok.
ÖĞRETMEN EVİNDEN BAŞLAYALIM
Bir ilçemizde bulunan öğretmen evinin müdürü hakkındaki iddialar yenilir yutulur cinsten değil. Kurum bünyesinde çalışan personelin maaşına göz dikiyor. Kendilerine verilen maaş bankaya yatınca, paranın önemli bir kısmını personelden ‘’elden’’ geri alıyor. Dolayısıyla işçiler yar fiyatına çalışmış oluyor. Paranın, kimin cebine girdiği ise malum… Nasıl olsa, geri alındığını kimse bilmeyecek ki elden alıyor! İhalesiz yağ alımlarına girişiyor, yemek dağıtım şirketine mobbing uyguluyor, bir petrolden kendi aracı için aldığı yakıtı kuruma ödetiyor. Ne ilginçtir petrol fiyatları düşse de eski, yani yüksek fiyattan fatura kesmeye devam ediyor. Aradaki farkın nereye gittiğini siz düşünün. Ne ilginçtir ki kurumun bulunduğu ilçedeki yerel basın, bu hadiseleri yazmış değil. Bunca şikayet ve iddiaya rağmen kurum müdürüne bir tek soruşturma açılmış da değil. Müdür Bey’in bu durumu kendileriyle güçlü ilişkiler kurduğu bazı siyasi isimlere borçlu olduğu da belirtiliyor.
YASAK AŞK
Siyasetle iç içe bulunan; ama bununla birlikte bir iş kadını olarak bilinen bir hanımefendi düşünün. Evli. Eşi, bazı geceler balık avına çıkıyor. Ne var ki hanımefendi evde sıkılmış olacak ki sosyal medya mecralarında aktif bir şekilde boy gösteriyor. Takipçileriyle yazışıyor ve ne ilginçtir ki bir takipçisiyle uzun uzun yazışıyor. Geceler uzun, yalnızlık zor ve bir de başında eşi olmayınca elin adamıyla yazışıyor saatlerce. Muhabbet bir hayli ilerliyor. Görüşme ve buluşma planları yapılıyor. Ama hanımefendi uzun bir süre korkar, yanaşmaz. Neyse ki zaman geçtikçe işler de ilerliyor.
ANAMUR’DA GÖREV
Öte yandan hanımefendinin tutkuları da yok değil; ancak işi kılıfına uyduracak bir şeyler olmalı ki buluşma gerçekleşsin. Çok ilginç, bu düşünce biranda gerçeğe dönüşür ve hanımefendinin çalıştığı kurum, kendisine bir günlük Anamur görevi çıkarır. Hemen her şey hazır hale gelmiştir. Neyse ki DM’den tanışılan şahıs, Perşembe gününe randevu ayarlar; fakat kadının görev günü de Perşembe gününe denk gelince bir şüphe durumu oluşur. Bu kadar tesadüf olamaz! Ne var ki tüm şüpheler bir cesaretle aşılır.
GÖRÜŞME GERÇEKLEŞİR
İsmini belirtemeyeceğim yerler var; ama plaj olarak bilinen bir mahalde ilk görüşme gerçekleşir; ama nasıl? Hanımefendi yalnız başına oturur ve yanına oturacak şahsı da beklemeye başlar. Yaşı kemale ermiş bir hanımefendinin beyaz atlı prensini bekleyen prenses gibi heyecanlı oturuşu birkaç dakika sonra bir şok etkisiyle zirveye çıktı. Hanımefendinin yüzünde bir gölge belirdi. Bundan sonra nerelere gidildiğini sormayın.
FİLM GİBİ; AMA İHANET FİLMİ!
Hanımefendinin ağzında beliren cümle: aman Allah’ım, olamaz! Yüzler asık. Konuşamadı ve ayağa kalktı. Bir şok etkisiyle ‘’ bu nasıl olur, bu nasıl olur’’ cümleleri döküldü ağzından. Hanımefendi biran gitmeye yeltendi. Kadının elini tutmak istedi; ama izin vermedi. Bayan bir kurumda üst düzey yönetici. Bay ise Mersin vitrininde tanınan bir isim. Bu yasak aşk, almış başını gidiyor. Bu meseleye dair ipuçlarını ileride gündeme getireceğim. Zavallı koca balık tutmaya devam ediyor mu bilmiyorum. Ancak Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacak, Allah korusun.
AK PARTİ TEŞKİLATINA BİR UYARI!
Sahadaki sorunları eğer o sorunu üretmiş kişi ve yapılardan dinlerseniz, "hiç sorun yoklarla" karşılaşır ve aldatılırsınız.
Yok eğer gerçekten objektif ve adil kişi ve yapılardan dinlerseniz, çok sorunlu ama çözüm üretilen bir sonuca giderseniz.
Teşkilatçılık budur bunu gerektirir Sevgili dostlar!
SON SÖZ!
Kalbinize yakın bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi..
Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır. Hayatınızı asla aşka kapatmayın.
Aşkı bulmanın en kısa yolu, “aşık olmaktır”, korumanın en iyi yolu ise ona kanat takmak..
Hayatı çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın.
Hayatın bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Dün tarih oldu..
Yarın bir sır…
Bugünün kıymetini bilin..