Tabir-i caizse menfaate dayalı günümüz siyasetinin mezhebi giderek genişliyor.
Bu da siyaseti ilkesiz kılıp paydaşlarının ekseriyetini omurgasız kılıyor. Vefa, sadakat, kardeşlik, dava inancı gibi kavramlar, siyaset arenasında değersiz hale geliyor.
İnsan cidden üzülüyor.Nihayetinde piyasaya; rüzgara göre eğilen,rüzgara karşı yön değiştiren, kalıba göre şekil alan, ilke tanımayan, çizgi tanımayan, ahlak, edep tanımayan mebzul miktarda siyasetçi tipi çıkıyor.
İşin garip tarafı mühim köşebaşlarında hep bu tiplerden var. 15 Temmuz gecesinin ilk saatlerinde bunlardan bir ferdini ara ki bulasın? Zira bu tipler uzun süre bitaraf beklediler. Vaziyet netleşince arsızca ortaya çıktılar hiçbir şey olmamış gibi.
Tıynetleri bu! Başka birşey bekleyemezsin.
Maalesef bunlar bugün siyaset ağaları pozisyondalar. Herşey bunların elinde. Eskilerde feodal ağalarda olduğu gibi onaylarının olmadığı hiçbir şey gerçekleşmiyor.Karşılıklı şikeli çalışırlar her daim.Dönem kuralına mı takıldı yerlerine vekâletten birini atarlar.Tüm hedefleri geçici bıraktıkları koltuğuna,makamlarına geri dönebilmek.
Bunun için liyakatmış,ehliyetmiş hiçbir önemi yok! Varsa yoksa yarın kendilerine engel olmayacak adamlarını getirmeleri.Bu durum böyle devam ederse,geniş istişare,şûra meclisleri lağvedilip bertaraf edilirse Reisin “Yeni Ömerleri”hedefleyip bulmamız lazım sözü havada kalır.
Bu millet reisleri için ölürler bunu 15 Temmuz’da dünya aleme gösterdi.
Reislerinin bir sözünü iki etmez buyruk addeder.Lakin 29 Mart yerel seçimlerinde bu tiplere de asla geçit vermez herkesçe biline…
Hayatımız “Mış gibi” yapmakla geçiyor…
İnsan bunu aklından çıkarmayınca, serde de gazetecilik olunca, çevrendeki herkesi gözlemliyorsun ve de karşındakinin söylediklerini yapabilecek ya da yapamayacak olduğuna kanaat getiriyorsun.
Bu da seni şaşırmamaya alıştırıyor.
Şartlar mı bizi bu hale getirdi yoksa biz mi şartları bu noktaya çektik bilemiyorum ama hayatımız “Mış gibi” yapmakla geçiyor…
Mış gibi yapmanın anahtar kelimeleri de “Hallederiz, merak etme, olmuş bil, çok üzüldüm, çok sevindim vs.”…
Şimdi bir an gözlerimizi kapatalım ve kendimizi bir tanıdığımızın cenaze töreninde varsayalım…
Cami avlusu tıklım tıklım… Önce, yakınlarına taziye bildirimi, sonra da köşedeki grupta muhabbet…
İşte mış gibi yapmanın daniskası…
Kardeşim, cenaze başında bir başsağlığı dilemenin, ne merhuma/merhumeye ne de kalanlarına bir faydası yok.
Sen, yaşarken onu ziyaret ettin mi? Bir ihtiyacı olup olmadığını sordun mu?
Hayır!
Şimdi mış gibi yapma!
Hasta ziyaretine gideriz mesela…
Ayrılırken de mutlaka, “Bak bir şey lazım olursa ara” demeyi ihmal etmeyiz.
Ya kardeşim, sen hiç hasta olmadın mı? Ne lazım olur düşünemiyor musun?
İşlerine yarayacağını düşünüyorsan, mali durumun da müsaitse para bırak…
Yap işte yap…
Mış gibi yapma!
Mış gibi yapmanın en yaygın örneği de politikacılardadır…
Seçim öncesi, “Kapım açık olacak”, “Hep sokaklarda olacağım”, “Bir derdin olursa beni ara” derler…
Seçim sonrası ara ki bulasın…
Bizde yaygın bir atasözü vardır. Yiyemeyeceğin karpuzu koltuğunun altına alma derler…
Neden mış gibi yapıyorsun, neden kendini başkalarından farklıymış gibi göstermeye çalışıyorsun?…
Hatırlıyorum da geçim dönemlerinde, bir belediye başkanı “Terzi Fikri gibi belediye başkanı olacağım” sözünü ağızına sakız etmişti.
Seçimden sonra koydunsa, bul…
Üç yıl geçti ben bir kere sokakta, toplu taşımada bir belediye çalışmasında denetleme görevini yaparken kendilerini görmedim..
Neyse..
Bir de bu tiplerin alt versiyonları vardır…
Hallederiz ağabeyciler…
Onu tanıdıklarını, bununla kanka olduklarını ima edip, kendilerini bulunmaz Hint kumaşıymış konumuna sokarlar…
Lazım olduklarında ortaya çıkıyor ki evet bir nevi kumaşlar, ama çaput bezleri…
Silme işine yararlar sadece…
Siyasete girmişken, yerelden temennilerle bağlayayım yazıyı…
Yerel seçimlere 5 ay var...
Bugün yarın adaylar kendini göstermeye başlar…
Adayların hizmet aşkıyla seçime soyunacağı malum…
Artık maymun gözünü açtı mı?
Mış gibi yapanlarla yapmayanları ayıracak seviyeye geldik mi bunu zaman gösterecek.
Tabii bir de şu var…
Adaylar kendilerini mış gibi yaparak makyajlasa da, gerçek yüzleriyle vatandaşla buluşsa da, bunların bir önemi kalmadı.
Çünkü bizi yönetecek kişileri tek seçiciler belirliyor.
Belki bizim de oyumuzu onlara verecek “miş” gibi yapmamız gerekiyor bir kez de olsa da..
Hem şunun şurasında ne kaldı ki?..
Meclis üyelerinin hikayeleri bitmiyor
Meclis üyesinin biri yaşlı biri kadının biri ile yakınlaşıyor. Bir gün kadının evine gidiyorlar ve kadın ile yatak odasına gidiyorlarç. Kadın kamere sistemini kurmuş meclis üyesi soyunurken videosunu çekiyor daha sonra bu video ile meclis üyesine şantaj yaparak bizim yaşlı zampara meclis üyesinden yüklü miktarda bir para alıyor. Kadında Mersin'de tanınan bazı belediyelerle içli dışlı olan bir kadın şimdilik bu kadarını yazayım.
Eskiden milletvekili adayı olan ancak sıralama gerilerde kaldığından seçilme şansı olmayan evli ve çocuklu başkan, partili hemşehrisini önce kendisine sevgili yaptı sonra da genel merkezde bir görev kapmak için ilgisi olmadığı halde Ankara’ya gitti.Partili sevgilisine genel merkezde yer arayan başkan şimdilerde yanına sevgilisini alarak ilçelerde yan yana gezmeye başladı.İki sevgilinin şimdilerde tek hedefi yerel seçimlerde listede birlikte yer alabilmek. Bunun için de her şey mubah diyerek ne partilerini, ne de siyasette birlikte olduklarını düşünmeden gündüzleri çalışıyor, akşamları da birlikte yorgunluk atıyor.
Uyuşturucu baronları
Uyuşturucu baronları zehir satar, karşılığında can alırlar!..Onların ve suç ortaklarının adları, insanlık tarihine kanlı harflerle yazılır, lanetle anılırlar!..
Uyuşturucu baronlarını topluma iyi adamlar olarak empoze etmeye çalışan siyasi parti temsilcileri şunu çok iyi bilsin hiç bir şey gizli kalmıyor.