Âşık olduğun kişiyle evlenmek mi? Evlendiğin kişiye âşık olmak mı?
Güzel giyimli, bakımlı, parfüm kokulu bir kadını ya da erkeği sevmek kolaydır. Âşık olduğun o sadece buluşmalarınızda gördüğün bakımlı, hoş kadın /adamın kusursuz olduğunu düşünüyorsundur çünkü. Ama evlilikle birlikte âşık olduğun insanla bir evi ve evin içinde, gün içindeki her halini paylaşmaya başlıyorsun.
İşte başta sorduğum soru bu aşama da devreye giriyor. Sabahın köründe uykudan uyandığında ki görünüşü, en sinirli hali ya da en bakımsız halinde de aynı tuvaleti bir dakika arayla paylaştığın da ya da pijamalarıyla kanepe de uykuya dalmış halinde aynı aşkla bakabilecek misin gözlerine, o lüks kafede buluştuğun kişiye çarpan kalbin, o anda da aynı aşkla çarpacak mı?
Zira aşıksan aynı havayı solumak bile zevk verir. Hep beraber olmak istersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip, ütüyü yapacak, çok iyi bir anne olacak gözüyle görülüyorsa, ya da asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken bile gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir Amerikan filmini yaşayacağını sanmaktan öteye gidemez.
Evlilik üzerine güzel bir hikâye ile yazıma devam etmek istiyorum.
BİR BABANIN OĞLUNA EVLİLİK TAVSİYESİ:
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş:
"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "olur" demiş çekine çekine. Baba ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
"Şimdi istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş... Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba, iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş. Her üçünü de yirmi dakika boyunca kaynamış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun "
Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.
"Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamışlar. Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler.
"Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş.
"Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirini tüketirler, eskitirler ve pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise şartlar ne olursa olsun eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır hali gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.
Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
"Asıl ders bu değil!" dedi baba.
Oğlunun elinden tuttu ocağın üzerinde bıraktığı kapıların içinde kalan suları gösterdi.
"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok.
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu.
Fincanı oğluna uzattı. "İçmek istersin herhalde" dedi.
Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
"Kahve çekirdekleri gibi birbirini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi temiz ve huzur verici. Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi... Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar.’’
Gel gelelim; halıya kola döküldüğünde aşk biter derler ama o halı temizlendiğinde gene âşık olunur. O arada ki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır. Âşık olduğun kişinin her kötü huyuna kör olup evliliğe adım attığında bir peri masalının daha sonuna gelmiş olursun. Lakin evlendiğin insana âşık olursan bir ömür boyu o peri masalını kendin yazmış olursun.
Aşk, sevgi, saygı ve anlayışla taçlanmış, iyi günde, kötü günde peri masalı gibi evliliklere imza atmanız dileği ile
EVLİLİKTE AŞK
Âşık olduğun kişiyle evlenmek mi? Evlendiğin kişiye âşık olmak mı?
Güzel giyimli, bakımlı, parfüm kokulu bir kadını ya da erkeği sevmek kolaydır. Âşık olduğun o sadece buluşmalarınızda gördüğün bakımlı, hoş kadın /adamın kusursuz olduğunu düşünüyorsundur çünkü. Ama evlilikle birlikte âşık olduğun insanla bir evi ve evin içinde, gün içindeki her halini paylaşmaya başlıyorsun.
İşte başta sorduğum soru bu aşama da devreye giriyor. Sabahın köründe uykudan uyandığında ki görünüşü, en sinirli hali ya da en bakımsız halinde de aynı tuvaleti bir dakika arayla paylaştığın da ya da pijamalarıyla kanepe de uykuya dalmış halinde aynı aşkla bakabilecek misin gözlerine, o lüks kafede buluştuğun kişiye çarpan kalbin, o anda da aynı aşkla çarpacak mı?
Zira aşıksan aynı havayı solumak bile zevk verir. Hep beraber olmak istersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip, ütüyü yapacak, çok iyi bir anne olacak gözüyle görülüyorsa, ya da asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken bile gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir Amerikan filmini yaşayacağını sanmaktan öteye gidemez.
Evlilik üzerine güzel bir hikâye ile yazıma devam etmek istiyorum.
BİR BABANIN OĞLUNA EVLİLİK TAVSİYESİ:
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş:
"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "olur" demiş çekine çekine. Baba ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
"Şimdi istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş... Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba, iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş. Her üçünü de yirmi dakika boyunca kaynamış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun "
Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.
"Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamışlar. Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler.
"Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş.
"Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirini tüketirler, eskitirler ve pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise şartlar ne olursa olsun eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır hali gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.
Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
"Asıl ders bu değil!" dedi baba.
Oğlunun elinden tuttu ocağın üzerinde bıraktığı kapıların içinde kalan suları gösterdi.
"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok.
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu.
Fincanı oğluna uzattı. "İçmek istersin herhalde" dedi.
Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
"Kahve çekirdekleri gibi birbirini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi temiz ve huzur verici. Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi... Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar.’’
Gel gelelim; halıya kola döküldüğünde aşk biter derler ama o halı temizlendiğinde gene âşık olunur. O arada ki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır. Âşık olduğun kişinin her kötü huyuna kör olup evliliğe adım attığında bir peri masalının daha sonuna gelmiş olursun. Lakin evlendiğin insana âşık olursan bir ömür boyu o peri masalını kendin yazmış olursun.
Aşk, sevgi, saygı ve anlayışla taçlanmış, iyi günde, kötü günde peri masalı gibi evliliklere imza atmanız dileği ile
Ekleme
Tarihi: 13 Temmuz 2024 - Cumartesi
EVLİLİKTE AŞK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(2)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
Sinem
(13.07.2024 16:48 -
#433)
Düşündürücü ve yönlendirici
Tebrik ederim Simla hanım
Kaleminiz daim olsun