Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan
Simge ERCİYAS
Köşe Yazarı
Simge ERCİYAS
 

Türk olmak bir fikrin bedeli mi?

*25 Mayıs tarihinde İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan; eğitim için gelen ama mağdur olan Türk asıllı bir genç kızımızın sorununa dair tweet attı. Son cümlesi dikkatimi çekti. ‘’Türk olmanın bedelini bu insanlar ödememeli.’’ Bu cümleyi okuduğumda 24 yıl önce yazdığım bir makale geldi aklıma ve sizlerle paylaşmak istedim. Gerçi o dönemler günümüzü çok farklı hayal eden bir gençtim-her genç gibi... Aynı kısır döngüde kalacağımız aklıma gelmemişti. Neyse… Bu cümleye dair çok şey söylenebilir ama biz hokkanın mürekkebi kadar yazalım. Öncelikle, Türkiye tüm Dünya Türklüğünün yurdudur. Bir bedel ödeyecekse önce amacı, sonra vizyonu, devlet nizamını ve en son hedefi bilmek gerekir. Türk’ün amaç birliği ne? Amaçta birlik; Kültür, dil, eğitim, ekonomik ve güvenlik birliği başta olmak üzere, Türk soydaşların özgürce yaşayıp, gezebileceği yapıya kavuşturulmasıdır. Tarihi çok eskilere dayanan bu anlayış; Ulusunun bölünmezlik ilkesine bağlıdır. Türk yurtları arasında özgürce yaşamak, fikir, bilim ve askeri birlik yapılanmasını kurmak, bu ilkenin gelenek haline gelmiş olan eylemidir. Türk kültüründe, kendi halkının içinden çıkan -erdemli, kurumsal ve iş bilen- devlet adamlarının varlığı esastır. Bu esasa dayalı kurultaycı ve kamutaycı yapılar kurmak ve bu erdemde tarihe yön veren olmak bu fikir birliğini yaşatan değerdir. Hür irade bu ilkenin eseridir. Ayrıca, fiziki ayrışma bir yana lisanda dahi cinsiyet ayrımları asla yapılmaz. Eğitimin her şekline ve her koşulda büyük önem verirler. Tarihte ortak kimliği olmayanlar ise bu birlik halini ancak din ve inanç sistemine dayanmıştır. Ve Dünya siyaseti bu kurumsallığa ulaşabilmek için kendilerine kimlik yaratma yarışına dahi girerek faşizmin yaratıcısı olmuşlardır. Haricilerin hiç anlamadıkları, en çok zorlandıkları ve asla yapamayacakları konu tam da bu olmuştur. Yakın tarihte Avrupa Birliği, Arap Birliği, Haçlı birliği, İslam birlikleri gibi bazı yapılar bu anlayışın eserinden ilham almıştır. Günümüzde ise, bunun adına milletler demokrasisi denmeye hazırlanılmaktadır. Ve ne tesadüftür ki ülkemiz yasalarında da bu tanıma yer verilmeye başlanmıştır. Ve elbette Türk asıllı bu birliğe vandalizm uygulamakta altta yatan esaslar içinde yer almaya başlamıştır. Aslı; Türk-Avrasya-Asya gibi birliklere dayanan bu yapılanmanın bir daha bir araya gelmemesine de büyük çaba harcanmaktadır. Elbette her zaman bir adım önde olan fikir-i Türkler “Türk için, Türk olmak ve Ne mutlu Türk’üm diyebilenlerle aynı -vizyonda- buluşmayı hedef bilmişlerdir. İnsana değer katmak adına yapılan bu çaba -devlet aklıyla siyasi nizam- olarak ortaya konmuştur. ‘‘Her zaman söylerim ‘’Tarihi Türkler yazar İnsanlar yaşar.’’ Peki nedir bu Türk vizyonu? Buna kısaca, Tımarhane de akıllı olmak, diyoruz. Elbette Türk vizyonunu anlamak Türk olmanın esas kuralıdır. Bu kural ULU’US mantığına dayanır. Alt anlamda ise Türk halklarından olan amaçta el birliğine millet, ülke içinde ki azınlıklarla bir arada olan aynı amaç birliğine de yurttaşlık tanımı yapılmıştır. Türk bilincine göre; “Halkın dirliği, dünyevi amaç ve hedef birliğidir” Ulvi olan ise; insanın kişisel emelidir. İnsan olmanın saygın öznelinde, kişisel emellere (tekâmül) ulaşmanın garantisini, huzurunu, ortaklığını yaratmak ise devlet çatısında desteklenen ulvi amaçtır. Bu Ulviyete yön vermeye dair çarpık amaçlar içine girmek Tanrı olgusunun siyasal rantıdır ve had aşımıdır. Devletin Ulviyeti UluUs/ulu akıl / evrensel hakikat esasına dayanır. Bu nedendir ki tarihinde Türk’ler-TORK/GÜRZ olarak anılırlar. Bu unvan -Tanrının yumruğu-sabrın aşımından sonra beklenenler- gibi tanımlara mazhar olmuştur. Bu tanımların ışığında; Türk yasaları ve mantığının tersine ‘sömürü ve ganimetçi’ yönetim sistemi kuran ‘sözde dinci ve haksız sınıfçı’ Avrupa ve Orta Doğunun- karşısında durmak Türk olmanın fikir bedeli midir? Evet bedelidir. Lakin bu bedel asla bireysel alanda insanlara ödetilmemelidir. Bu devletler arası yaşanacak bir ULU’US savaşıdır. Türk nizamı; siyaset üstü bir mantığa dayanır. Evrensel ve insancıl bir amaçta denetimsel ya da varlıksal hedefle ilintilidir. Türk tarihinde akıncı ve yıkıcı savaşlar ‘‘UluUs tan çıkan Türkler ve bu aklın tersine irade olgunlaştıranlar’’ arasında yaşanmıştır. Ve iyi-kötü arasında ki bu bilinç, sonsuza kadar devam edecek, bir olgunluktur. İnsanlık olarak anlamamız gereken, insanın doğa ve sistematik fenalık karşısında güçsüzlüğünü sadece birlik olarak yenmiş olmasıdır. Bu birlik bilinci ise tecrübe ve yetenekle olgunlaşır. ‘‘Ancak bu olgunluğa baş olmak erdemli bir duruş ister ve sadece bu erdeme ulaşmış toplumlar tarih yazdırabilirler.’’ Atalarımız, bu olguları bin yıllar öncesinden, bize aktarmış bilgelerdir. Bu bilgelik, insanlık tarihinin ilk yıllarından bu yana elde edilen deneyimler silsilesiyle Türk olana Kut edilmiştir. Başka emellerde nizam aramak beyhudedir. Yapılması gereken aktarılan bilinçte devam etmektir. Başkalaşmak devrimlerimizin devrilmesi anlamı taşır ki, Türk nizamı devrimlere dayanır ve devrimler korundukça ancak nizam korunabilir. Bu nizam nasıl bir olgudur? Birlik esasları tek bir yasanın dinamiği değildir. İmece/millet ve iş bölümü/yurttaşlık toplumun iç dinamiği olur iken; Türk birliğinde buluşmakla gelen ‘’evrensel/tüm varlıkların ve insancıl olanın korunmasına dair’’ gelişen ULU’US amacı bu nizamın yücelen ilkesidir. Bu akli durumu yönetme becerisi ise ne din hukuku ne de sözde demokrasi hukuku ile yaratılacak bir mesele değildir. Olması gereken Türk ilkelerinde yaşam bulmuş ERDEM sahibi insanların yönetimde irade göstermeleriyle olabilir. Tarih Türk nesline bu sebeple sonsuzluk ve başarı tahtı vadetmiştir. İkinci bir esas ise, ilkeden bir haber olan gruplara yönetimi vermemek ve içte bölünmemektir. Devlet kimdir? Devletçi olguda; halkın hürriyet ve egemenliğini, yine halkın kendi seçtiği yetkin olmayan sözde vitrin liderlere bırakması, nasıl hayat süreceklerinin yansıması iken, büyük resimde nasıl ve ne amaçta öleceklerinin göstergesi de devletçiliğin esasıdır. Meclis demokrasisi Devlet demek değildir. Size nasıl yaşayacağınızı söyleyemez. Meclis halka aittir ve toplumun nasıl güvende ve mutlu yaşayacağınızın çalışıldığı esasa dayanır. İktidar ve muhalefet, demokrasi adı altında, devlet aklı çalışamaz. Bu erdemsiz şehir felsefesinin baş mimarı ‘’meclisin devlet olduğunu’’ zannettirilmesine dayanan emperyalist bir saptırmadır. Türk olma felsefesi, başsız ve ayaksız, bir anlayış ilkesinden gelir. Bu egemenlik ilkesi, hür bireyler içinden çıkacak erdemli alimler birliğiyle oluşur. Bu manada; her erdem tecrübe anına kadar lekesizdir. Tecrübeden sonra erdemin sınavı, erin savaşı ve kadının esası başlar. Başsız Ayaksız olmak, herkesten baş yaratabilmek ve her başın da bu amaca hizmet eden ayağı olabilmesinden geçen bir bilgeliktir. Bu tanımların ışığında fikirde var olmak yani Türk olmak bedel ister mi? Evet hem de çok büyük bedeller ister. Bu bedelde buluşmak ise çok onursal bir omurgayla olur. ‘’Hakikatte hizmette bizden biri olmak isterseniz, UluUs ile var olmuş davada siz de buyurun ‘’Halil İbrahim sofrasında ki Kurbanın davasına.
Ekleme Tarihi: 16 Haziran 2024 - Pazar

Türk olmak bir fikrin bedeli mi?

*25 Mayıs tarihinde İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan; eğitim için gelen ama mağdur olan Türk asıllı bir genç kızımızın sorununa dair tweet attı. Son cümlesi dikkatimi çekti. ‘’Türk olmanın bedelini bu insanlar ödememeli.’’
Bu cümleyi okuduğumda 24 yıl önce yazdığım bir makale geldi aklıma ve sizlerle paylaşmak istedim. Gerçi o dönemler günümüzü çok farklı hayal eden bir gençtim-her genç gibi... Aynı kısır döngüde kalacağımız aklıma gelmemişti. Neyse…
Bu cümleye dair çok şey söylenebilir ama biz hokkanın mürekkebi kadar yazalım.
Öncelikle, Türkiye tüm Dünya Türklüğünün yurdudur. Bir bedel ödeyecekse önce amacı, sonra vizyonu, devlet nizamını ve en son hedefi bilmek gerekir.
Türk’ün amaç birliği ne?
Amaçta birlik; Kültür, dil, eğitim, ekonomik ve güvenlik birliği başta olmak üzere, Türk soydaşların özgürce yaşayıp, gezebileceği yapıya kavuşturulmasıdır. Tarihi çok eskilere dayanan bu anlayış; Ulusunun bölünmezlik ilkesine bağlıdır. Türk yurtları arasında özgürce yaşamak, fikir, bilim ve askeri birlik yapılanmasını kurmak, bu ilkenin gelenek haline gelmiş olan eylemidir. Türk kültüründe, kendi halkının içinden çıkan -erdemli, kurumsal ve iş bilen- devlet adamlarının varlığı esastır. Bu esasa dayalı kurultaycı ve kamutaycı yapılar kurmak ve bu erdemde tarihe yön veren olmak bu fikir birliğini yaşatan değerdir. Hür irade bu ilkenin eseridir. Ayrıca, fiziki ayrışma bir yana lisanda dahi cinsiyet ayrımları asla yapılmaz. Eğitimin her şekline ve her koşulda büyük önem verirler.
Tarihte ortak kimliği olmayanlar ise bu birlik halini ancak din ve inanç sistemine dayanmıştır. Ve Dünya siyaseti bu kurumsallığa ulaşabilmek için kendilerine kimlik yaratma yarışına dahi girerek faşizmin yaratıcısı olmuşlardır. Haricilerin hiç anlamadıkları, en çok zorlandıkları ve asla yapamayacakları konu tam da bu olmuştur. Yakın tarihte Avrupa Birliği, Arap Birliği, Haçlı birliği, İslam birlikleri gibi bazı yapılar bu anlayışın eserinden ilham almıştır. Günümüzde ise, bunun adına milletler demokrasisi denmeye hazırlanılmaktadır. Ve ne tesadüftür ki ülkemiz yasalarında da bu tanıma yer verilmeye başlanmıştır. Ve elbette Türk asıllı bu birliğe vandalizm uygulamakta altta yatan esaslar içinde yer almaya başlamıştır. Aslı; Türk-Avrasya-Asya gibi birliklere dayanan bu yapılanmanın bir daha bir araya gelmemesine de büyük çaba harcanmaktadır.
Elbette her zaman bir adım önde olan fikir-i Türkler “Türk için, Türk olmak ve Ne mutlu Türk’üm diyebilenlerle aynı -vizyonda- buluşmayı hedef bilmişlerdir. İnsana değer katmak adına yapılan bu çaba -devlet aklıyla siyasi nizam- olarak ortaya konmuştur. ‘‘Her zaman söylerim ‘’Tarihi Türkler yazar İnsanlar yaşar.’’
Peki nedir bu Türk vizyonu?
Buna kısaca, Tımarhane de akıllı olmak, diyoruz.
Elbette Türk vizyonunu anlamak Türk olmanın esas kuralıdır. Bu kural ULU’US mantığına dayanır. Alt anlamda ise Türk halklarından olan amaçta el birliğine millet, ülke içinde ki azınlıklarla bir arada olan aynı amaç birliğine de yurttaşlık tanımı yapılmıştır. Türk bilincine göre; “Halkın dirliği, dünyevi amaç ve hedef birliğidir” Ulvi olan ise; insanın kişisel emelidir. İnsan olmanın saygın öznelinde, kişisel emellere (tekâmül) ulaşmanın garantisini, huzurunu, ortaklığını yaratmak ise devlet çatısında desteklenen ulvi amaçtır. Bu Ulviyete yön vermeye dair çarpık amaçlar içine girmek Tanrı olgusunun siyasal rantıdır ve had aşımıdır. Devletin Ulviyeti UluUs/ulu akıl / evrensel hakikat esasına dayanır. Bu nedendir ki tarihinde Türk’ler-TORK/GÜRZ olarak anılırlar. Bu unvan -Tanrının yumruğu-sabrın aşımından sonra beklenenler- gibi tanımlara mazhar olmuştur.
Bu tanımların ışığında; Türk yasaları ve mantığının tersine ‘sömürü ve ganimetçi’ yönetim sistemi kuran ‘sözde dinci ve haksız sınıfçı’ Avrupa ve Orta Doğunun- karşısında durmak Türk olmanın fikir bedeli midir?
Evet bedelidir. Lakin bu bedel asla bireysel alanda insanlara ödetilmemelidir. Bu devletler arası yaşanacak bir ULU’US savaşıdır. Türk nizamı; siyaset üstü bir mantığa dayanır. Evrensel ve insancıl bir amaçta denetimsel ya da varlıksal hedefle ilintilidir. Türk tarihinde akıncı ve yıkıcı savaşlar ‘‘UluUs tan çıkan Türkler ve bu aklın tersine irade olgunlaştıranlar’’ arasında yaşanmıştır. Ve iyi-kötü arasında ki bu bilinç, sonsuza kadar devam edecek, bir olgunluktur.
İnsanlık olarak anlamamız gereken, insanın doğa ve sistematik fenalık karşısında güçsüzlüğünü sadece birlik olarak yenmiş olmasıdır. Bu birlik bilinci ise tecrübe ve yetenekle olgunlaşır. ‘‘Ancak bu olgunluğa baş olmak erdemli bir duruş ister ve sadece bu erdeme ulaşmış toplumlar tarih yazdırabilirler.’’ Atalarımız, bu olguları bin yıllar öncesinden, bize aktarmış bilgelerdir. Bu bilgelik, insanlık tarihinin ilk yıllarından bu yana elde edilen deneyimler silsilesiyle Türk olana Kut edilmiştir. Başka emellerde nizam aramak beyhudedir. Yapılması gereken aktarılan bilinçte devam etmektir. Başkalaşmak devrimlerimizin devrilmesi anlamı taşır ki, Türk nizamı devrimlere dayanır ve devrimler korundukça ancak nizam korunabilir.
Bu nizam nasıl bir olgudur?
Birlik esasları tek bir yasanın dinamiği değildir. İmece/millet ve iş bölümü/yurttaşlık toplumun iç dinamiği olur iken; Türk birliğinde buluşmakla gelen ‘’evrensel/tüm varlıkların ve insancıl olanın korunmasına dair’’ gelişen ULU’US amacı bu nizamın yücelen ilkesidir.
Bu akli durumu yönetme becerisi ise ne din hukuku ne de sözde demokrasi hukuku ile yaratılacak bir mesele değildir. Olması gereken Türk ilkelerinde yaşam bulmuş ERDEM sahibi insanların yönetimde irade göstermeleriyle olabilir. Tarih Türk nesline bu sebeple sonsuzluk ve başarı tahtı vadetmiştir. İkinci bir esas ise, ilkeden bir haber olan gruplara yönetimi vermemek ve içte bölünmemektir.
Devlet kimdir?
Devletçi olguda; halkın hürriyet ve egemenliğini, yine halkın kendi seçtiği yetkin olmayan sözde vitrin liderlere bırakması, nasıl hayat süreceklerinin yansıması iken, büyük resimde nasıl ve ne amaçta öleceklerinin göstergesi de devletçiliğin esasıdır. Meclis demokrasisi Devlet demek değildir. Size nasıl yaşayacağınızı söyleyemez. Meclis halka aittir ve toplumun nasıl güvende ve mutlu yaşayacağınızın çalışıldığı esasa dayanır. İktidar ve muhalefet, demokrasi adı altında, devlet aklı çalışamaz. Bu erdemsiz şehir felsefesinin baş mimarı ‘’meclisin devlet olduğunu’’ zannettirilmesine dayanan emperyalist bir saptırmadır.
Türk olma felsefesi, başsız ve ayaksız, bir anlayış ilkesinden gelir.
Bu egemenlik ilkesi, hür bireyler içinden çıkacak erdemli alimler birliğiyle oluşur. Bu manada; her erdem tecrübe anına kadar lekesizdir. Tecrübeden sonra erdemin sınavı, erin savaşı ve kadının esası başlar. Başsız Ayaksız olmak, herkesten baş yaratabilmek ve her başın da bu amaca hizmet eden ayağı olabilmesinden geçen bir bilgeliktir.
Bu tanımların ışığında fikirde var olmak yani Türk olmak bedel ister mi?
Evet hem de çok büyük bedeller ister. Bu bedelde buluşmak ise çok onursal bir omurgayla olur. ‘’Hakikatte hizmette bizden biri olmak isterseniz, UluUs ile var olmuş davada siz de buyurun ‘’Halil İbrahim sofrasında ki Kurbanın davasına.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mustafa canciger
(16.06.2024 00:10 - #335)
Hoş geldiniz
Simge Erciyas Merhaba, Hoş buldum, keyifli okurlarımız olsun. Şans getirsin
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Asena_Atatürk
(16.06.2024 03:04 - #344)
Kaleminize sağlık muhteşem bir yazı olmuş.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nil Sevim
(16.06.2024 09:04 - #345)
Muhteşem..Elinize, emeğinize sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.