Antropoloji alanı, sosyoloji, psikoloji, tarih, ekonomi ve siyaset bilimi gibi sosyal bilimlerin alt alanlarıyla belirli konularını paylaşarak ortaklık oluşturmaktadır. Sosyoloji gibi antropoloji de insan, insanın oluşturduğu toplumu ve kültürünün inceler. Ancak, başlangıçta antropoloji disiplini, küçük ölçekli toplumlar veya topluluklar olan kabile toplumlar, daha büyük ölçekli şeflikler ve eski uygarlıklar üzerine yapılan çalışmalar olarak başlamıştır. Küresel ölçekli toplumları kapsayacak şekilde yapılan çalışmalar antropolojik çalışmaların daha sonraki evresinde yapılmaya başlamıştır. Bu evrede antropoloji, insanın kültürel çeşitliliğini anlamak için toplumlar arasında karşılaştırmalı çalışmalar yapmıştır. Antropolojinin eğitimle ilgili olarak dikkate alınması gereken en önemli alanı insan psikolojisinin belirli yönlerini incelemesi yanında insanların nasıl kültürlendiğini de incelemesidir. Kültürlenme veya kültürleme yoluyla insanlar, hangi davranışın uygun olduğunu veya hangi davranışların uygun olmadığını öğrenirler. Bu nedenle kültürleme veya kültürlenme süreci de öğrenme temeli üzerinde durmaktadır. Bu öğrenme veya kültürlenme sürecinde insanlar hayata ve dünyaya bakışlarını da şekillendirmektedirler. Bir başka ifade ile insanların düşünce ve davranış kalıpları kültür tarafından şekillenir ve bu şekillenmenin nasıl olduğu konusu antropoloji alanında yer almaktadır. Yaşayan halkların geçmişi hakkında daha fazla bilgi edinmek için tarih çalışmaları da antropoloji alanına girmektedir. Yaşayan ve yaşamış toplumların yaşam biçimlerini anlamak aynı zamanda onların sahip oldukları veya mirasçısı oldukları kültürü de anlamaya yardımcı olmaktadır. Farklı yönleri ile ekonomi ve siyaset bilimi de antropolojinin inceleme alanına girmektedir. Antropologlar toplumların kültürel çeşitliliğini anlamak için insan toplulukları arasında karşılaştırma yaparak onların benzer yönleri, ortak yönleri ve farklı yönlerini belirlemeye çalışmaktadırlar. Bu çalışmalar, hem geçmişten günümüze uzanan boylamsal çalışmaları hem de toplumların mevcut durumlarının enlemsel çalışmalardan oluşmaktadır. Bu çalışmaları yapan antropologlar, tüm insanlara ve kültürlere nasıl bakılması gerektiğini ve onların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini de ortaya koymaktadırlar. Günümüzde yapılan kültürler üzerine çalışmalar yapan antropologlar, kültürler arasında dile getirilen üstünlük veya aşağılık yargılarını ortadan kaldırma ve bunun yerine insanı, insan toplumlarını ve onların kültürlerini takdir etmeyi tercih eden bir bakış açısı oluşturma çabası da göstermektedirler. Eğitimin başlangıcında sosyal ve kültürel en küçük yapı olarak değerlendirilen bir aile içinde yeni dünyaya gelen bir çocuk o ailenin sahip olduğu kültürü alarak eğitim sürecine dahil olmaktadır. Eğitim bu süreçten başlayarak karakterini oluşturan çağa kadar, önce aile, arkadaş, komşu, çevre, okul ve medya gibi unsurlar ile eğitilmekte veya kültürlenmektedir. Bu süreçte ve daha sonraki öğrencilik sürecinde çocuğa veya öğrencilere insani değerleri aşılamak eğitimin bir işlevi olarak görülmektedir. Çocuğun veya öğrencinin kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, özgürlük, eşitlik, dostluk ve dayanışma gibi insani değerlerle donatılması bir çeşit kültürlemedir ve bu kültürleme işi eğitimin bir parçası ve işlevidir. Bu insani değerleri içselleştiren insanlar karşılıklı farklılıkları anlarlar ve kabul ederler. Farklılıklara hoşgörü göstermek barış ve uyum içinde yaşamaya yardımcı olmaktadır. Eğitimin hedefleri arasında yalnızca kültürel farklılıkları bilen ve saygı duyan insanlar yetiştirmek değil, aynı zamanda farklılıkları takdir eden bir dünya görüşü oluşturmak olduğunu varsayarsak eğitimin uzun vadeli hedefi olan evrensel kardeşliğin geliştirilmesi mümkün olacaktır.