Sözlük anlamı: “yerleşmek, bir yeri yurt edinmek, kendini bir şeye alıştırmak” olan Vatan; klasik sözlüklerde ve edebî metinlerde “kişinin doğduğu, yerleştiği, barındığı ve yaşadığı yer” manasında kullanılır.
Vatan tanımı bir başka ifadeyle; “Bir halkın hâkim olduğu, üzerinde hür ve bağımsız yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası; el, il, yurt” olarak da ifade edilmektedir. Vatansever ise bir bireyin ülkesine veya coğrafyasına duyduğu sevgi ve bağlılıktır. Bize göre Vatan; Türkçe konuşan, geçmiş ve geleceğini hatta rüyalarını Türkçe yorumlayan, hürriyet ve bağımsızlığı temel ilke edinmiş her Türkün yaşadığı topraklardır. Hürriyet ve bağımsızlığını elde edememiş, işgal ya da baskı rejimleri altında yaşamakta olan Türk illeri de vardır. Her ne şart altında olursa olsun Türkün yaşadığı vatan hür ve müstakil olacaktır.
İnsanlık tarihi boyunca yurt edinme, vatan yapma, vatan kurma gibi tabirler hep var olmuştur. Kişi, Vatan’ı bir nevi anne karnındaki mekân gibi düşünmüş, onu her türlü tehdit ve tehlikelerden koruma içgüdüsüyle geliştirmiştir. Peki, bir millet için vatan nedir? Alelade bir toprak parçasını vatan kılan özellik nedir? Vatan, zaman ve hareket ile sınırları belirlenen, içinde millete ait değer sistemlerini barındıran, milli ve sosyal yapıyı şekillendiren bir mekanizma; “kurtuluş arzusunun hedefi”dir (Jung 2003: 22). Topraktaki yaratma gücünün imgesi olan vatan, ‘kendin ol’ çağrısını, eskiyi güncelleştirme ve bireyi çözülmekten, dağılmaktan, anlamsızlaşmaktan, değersizleşmekten kurtarma yönünde bir görev ile aktif hale getirme işlevini yerine getirir.
Vatan, anne gibi “sihirli dönüşüm ve yeniden doğuş yeri” (Jung 2003: 22) olarak özünde anlamlı ve değerli bir bütündür; güvenlik mitinin ilk mekânıdır. Bu mekân, “kapalı, korunmuş büyük bir beşik” (Bachelard 1996: 35) halinde içinde yaşayanları kuşatır. Dolaylı yeniden doğuşun kutsanmış adı olarak kendilik bilincini oluşturan yaratıcı ve diriltici göndergeleri ile bireyi kuran ve tamamlayan, yansıtan bir norm olarak karakter işlevi kazanır. Normal şartlar altında her insan için evi ve ailesi nasıl değerli ise, o evin bulunduğu belde nasıl özelse, o beldelerin toplamdaki toprak parçası da aynı ölçüde değerlidir.
Bahtiyar Vahapzade’ye göre vatan, yüksek bir cevher olan milletin varlığı ile varlık bulan evrensel bir unsurdur. Fiziki niteliklerin aşıldığı iç dinamikleri ile bireylerin milletleşmesini sağlayan ve kendiliğini sürekli kılan vatan, kolektif ruhun sindiği, içselleştiği bir değerdir; bireysel ve toplumsal kimliğin kazanılmasında da etkin bir rol üstlenir (Vahapzade: 1995).
Bahtiyar Vahapzade şiirlerinde mekân bireyi, birey ise mekânı kendileştirir ve birbirine dönüşüm gerçekleşir. Geçmiş günlerin büyülü atmosferini bütün yaşanmışlıkları, ayrıntıları ile aktaran canlı, dinamik ve gizil değerleri ile kutsi mekân niteliğindeki vatan ise, geçmişten şimdiye taşıma ve sonsuzluğu imleme işlevi ile de açık ve geniş niteliklidir. Anlam aktarıcı öğe olarak seçilen vatan, artık herhangi bir toprak değildir. Geçmişin şimdi’deki görünümü olan bu mabet, fiziksel ve duygusal anlamdaki bir sığınak, bir korunak, bir tutunma yeri halindedir. Bu mekânın her ayrıntısı, mekânsal bir çağrı halinde bireyin öze dönüş olanaklarını barındırır. Kolektif oluşumun gerçekleştiği vatan, yüce ve kutsal değerleri koruyan, taşıyan, özgürlüğün, varoluşun güvencesi olan bir içtenlik mekânıdır. Anne-toprak-vatan kavramları birbiriyle içsel bağdaşım ve etkileşim içerisindedir. Bu yönüyle vatan, bireysel çözülmeyi engeller ve milli bütünleşmeyi sağlayarak milletlerin varlık güvencesi olur. En bireyselin en milliye dönüştüğü mekân olan vatan, bireye ait her duyguyu içine alır; bireyle bütünlenerek onunla sever, acı çeker, yaşar ve ölür. Zira o, yaşamın bütün izlerini taşıyan ve yansıtan bir özdeşim mekânıdır (Vahapzade: 1998).
Vatanın en büyük anlamı ise o vatan topraklarında yaşayan insanların hür ve bağımsız olmasıdır. Hürriyetin sembolü, özgürce dalgalanan ay yıldızlı al bayrağın gölgesi altındaki her metrekaresidir. Bu bağlamda İnanç ve kültürel aktivitelerini çekinmeden, korkmadan uygulayabilmelidirler. Vatan toprağına gönülden bağlı olanların, vatanları tehdit ve tehlike altındayken rahat uyumaları düşünülemez.
Son dönemin en büyük hastalıklarından birisi Türk milletinin vatanına olan sevgisinin çeşitli kaygılarla tartışmaya açılmış olmasıdır. Hiç şüphesiz bunda en büyük etken, siyasilerin kullandığı dil ile ideolojik kamplaşmalar etkili olmuştur. Bununla beraber vadesini çoktan doldurmuş, milli reflekslerinin ömrü bitmiş habis bir ur gibi kendisini hissettiren siyasiler ve onların kalemşorlarının kışkırtmaları da sebep olmaktadır.
Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün; duygularımın babası olarak tanımladığı Vatan şairi Namık Kemal (1840-1888), Vatan kavramını: “Vatan hepimizin anasıdır” veciz ifadesiyle tanımlar. II. Abdülhamit’in baskıcı rejimi altında inleyen Vatanı için mezar taşına, “Vatan mahzun, ben mahzun!” yazılmasını istemiştir. Namık Kemal bir sözünde ise “Vatanı sattık bir pula. Ne utanmaz köpekleriz.” diyerek vatan düşmanlarını lanetlemiştir.
Milli Mücadele ve ebedi başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün; fikirlerimin babası olarak tanımladığı Ziya Gökalp (1876-1924)’e göre Vatan: Bir ülke ki toprağında başka ilin gözü yok,/Her ferdinde mefkûre bir, lisan, âdet, din birdir./Meb’ûsanı temiz, orda Boşolar’ın sözü yok./Hududunda evlatları seve seve can verir;/Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!” olarak tanımlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün; Türk milliyetçiliği fikir sisteminden esinlendiği Ziya Gökalp; “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne de Türkistan./Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.” diye hayal edilendir.
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)’a göre Vatan: “.. uğruna kul olunan” dır; “… üstüne düşman saldırtılmayan” dır! Cahit Sıtkı Tarancı(1910-1946)’ya göre Vatan: “Memleket isterim/Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun./Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun./Memleket isterim/Ne zengin-fakir, ne sen-ben farkı olsun;/Kış günü herkesin evi barkı olsun.” diye dua edilendir. Nazım Hikmet Ran (1902-1963)’a göre Vatan: “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan/Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” diye tanımlanan; “Dünyada vatandan aziz şey var mı?” diye sorulandır. “Memleketimi seviyorum:/Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım./Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı/Memleketimin şarkıları ve tütünü gibi./Memleketim:/Bedrettin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,/Kurşun kubbeler ve fabrika bacaları/Benim o kendi kendimden bile gizleyerek/Sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.” diye anlatılandır. Amerikan emperyalizmine karşı başkaldırıp ‘vatan haini’ ilan edildiğinde: “… Vatan çiftliklerinizse,/Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse…/Şose boylarında gebermekse açlıktan…/Soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa…/Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse…/Tırnaklarıysa ağalarınızın…/Mızraklı ilmihalse…/Polis copuysa…/Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa…/Amerikan üsleri, Amerikan bombası,/Amerikan donanması, topuysa… Vatan? Kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,/Ben vatan hainiyim! Beyler bu vatana nasıl kıydınız?” diye haykırılandır. Vasfi Mahir Kocatürk(1907-1961)’e göre Vatan: “Güzel yurdum, dağlarını/Uzaktan göresim gelir./Keskin esen yellerine/Kendimi veresim gelir./Ninniyle salladın beni,/Şefkatle kolladın beni,/Sevginle bağladın beni;/Güzel yurdum, güzel yurdum.” diye hasretle aranandır.
Orhan Şaik Gökyay (1902-1994)’a göre Vatan: “Bu vatan toprağın kara bağrında/Sıradağlar gibi duranlarındır,/Bir tarih boyunca onun uğrunda/Kendini tarihe verenlerindir.” diye sahiplenilendir. Turgut Uyar(1927-1985)’a göre Vatan: “Sen vatanımsın, ekmeğimsin/Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca …/Zonguldak’ta 63 numara/Nazlı sahiller Akdeniz’de./Sevdasın ciğerlerimde parça parça/Yarı kalmış dileğimsin.” diye hayıflanılandır. Cahit Külebi (1917-1997)’ye göre Vatan: “Ağladığım senin içindir, güldüğüm senin için./Öpüp başıma koyduğum ekmek gibisin!” “1917 senesinde topraklarında doğmuşum./Anamdan emdiğim süt, çeşmenden tarlandan gelmiş./Emmilerim hudutlarında senin için dövüşürken ölmüşler./Kalelerinin burcunda uçurtma uçurmuşum, çimmişim derelerinde./Bir andız fidanı gibi büyümüşüm, topraklarının üstünde.” diye şükredilendir. Mustafa Kemal Atatürk’(1881-1938)’e göre Vatan: 1905’te kurucusu olduğu gizli derneğin bile adıdır; “Vatan ve Hürriyet”
Recep Tayyip Erdoğan(1954-…)’a göre Vatan: “Toprak kan dökülmediyse vatan olmaz. Ben bunu şuna benzetiyorum. Arsa var, arazi var. Araziyi arsaya dönüştürmek için belli bedel ödemek gerekiyor. Aksi takdirde arazinin hiçbir anlamı yok (Karar, 2021.)
Buradan şunu mu anlayacağız? “Vatan topraktır, arazidir. (Arazi bedel ödeyerek parsellenmişse) arsadır. Vatan yani toprak parsellenmiş ve arsa olmuşsa değerlidir, arazi olarak durursa değersizdir” (mi?)
Vatan; uluslararası politikanın getirdiği bir dizi değişimlere ve bölgesel yansımalarına karşı eğilip bükülecek ya da genleşecek bir meta değildir. Vatan; Neriman Nerimanov’un ifadesiyle bedenin bir uzvu da değildir. Vatan; dilimlenecek bir karpuz da değildir. Vatan; ciasal İslamcıların ifadesiyle seccadelerimizi koyduğumuz yer de değildir. Vatan; ne bir meta, ne bir arazi, ne de ticareti yapılacak bir oluşum değildir.
Vatan; Her sabah işine giderken özgürce kullandığın yolların, keyifle sürdüğün aracın, emeğinin karşılığında son kuruşuna kadar hak ettiğin paran ve bu parayı keyfince harcamandır. Onun içindir ki, bulunduğun durumu, daha sen doğmadan yaşanan yıllar öncesini, bağımsızlığımız uğruna Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının önderliğinde milletçe verilen mücadeleyi, ya da unuttuğun o acılı yılları hatırla! İstiklal savaşımızda, bu mukaddes topraklar uğruna, hiçbir etnik kimliğini öne çıkarmadan, bu aziz vatan uğruna atalarımızın hayatlarını seve seve nasıl feda ettiklerini unutma! Hiçbir şey gelmiyor ise aklına! Bakışlarını Çanakkale’ye, Hatay’a, Kıbrıs’a çevir, orada yazılan tarih; sana bu yüce milletin vatan sevgisini bir kez daha anlatacaktır.
Sen; bacası tüten her aile ocağında, terör belasından dolayı pek çok şehit vermiş, gazileriyle onur duyan yüce Türk milletinin evladısın. Gönderinde özgürlüğünün ifadesi nazlı, nazlı dalgalanan ‘Ay Yıldızlı, Al Bayrağımız’ var. Rengi; damarlarımızda dolaşan o asil kanın ta kendisidir. Üzerindeki ‘Ay’ ile ‘Yıldız’, evrenin derinliklerinden yansıyan, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletinin’ sonsuza kadar yaşayacağının ifadesidir. Bu dağlar, bu ovalar, akarsular, dört mevsimi aynı anda yaşayan bu mukaddes topraklar, senin ‘Vatan’ın’ ona gözün gibi bak, dört elle sarıl, sahip çık, son dönemde vatan topraklarında kurgulanmaya çalışılan tüm ihanet odaklarının, etnik, dini terör örgütlerinin, emperyalist güçlerin bilinen dayatmalarının ve ülke içindeki işbirlikçilerin karşısında dimdik dur.
Üzerinde yaşadığımız vatan topraklarında, vatanımız çevresindeki Türk illerinde işlenmeye çalışılan sinsi planları, bu mihrakların içimizdeki sözde işbirlikçilerinin siyasi çıkarları, şahsi menfaatleri uğruna, seni vatanından ayırmak, Türklüğünden koparmak, Atatürk’e olan bağlılığını ve saygını zayıflatmak için ortaya konulan suni senaryolara kanma, bayrağımızın altındaki birlik ve beraberliğimizin bozulmasına asla müsaade etme.
Vatan sevgisini öne çıkaran siyasilerin kendi duygularına tercüman olduğunu gören toplumları ikna etmek kolaydır. Ancak sorgulayan, araştıran, eleştirel bir bakışa sahip, etrafını iyi okuyan, dünyadaki gelişmeleri analiz eden seçmenler kuru hamasete asla prim vermezler. Öncelikle kendisini temsil edeceğini düşündüğü siyasi düşüncenin güvenilir, ilkeli, tutarlı ve idealist bir çizgide olup olmadığına bakarlar. Bugün kara dediğine yarın ak diyen bir davranışın da elbette nemalan taraftarları olur/olacaktır.
Temel belirleyici unsur, ebedi başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği üzere; görevini en iyi yapanın vatanını en çok seven olduğu şuurunun galip gelmesidir. Ülkenin refahını, itibarını artıran; adaletin hâkim olduğu, insanların kendisini özgür ve güvende hissettiği, eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel konularda başarılı, yasalara uyulan dürüst bir yönetimi sağlayacak vatanseverlere yol aç. Siyasilerin, kişisel zaaflarının etkili olduğu kararlardan daha tehlikelisi; ülkesine ve vatanına ihanet boyutunun olması, emperyalist güçlere boyun eğilmesidir. Asla boyun eğme! Zira vatanını seven her Türk asla boyun eğmez, diz çökmez.
Kaynaklar:
-
Jung, Carl Gustav (2003), Dört Arketip, (Çev. Zehra Aksu Yılmazer), Metis Yayınları, İstanbul.
-
Jung, Carl Gustav, a. g. e. 2003.
-
Bachelard, Gaston (1996), Mekânın Poetikası, (Çev. Aykut Derman), Kesit Yayıncılık, Ankara.
-
Vahapzade, Bahtiyar (1995), Gurup Düşünceleri, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul.
-
Vahapzade, Bahtiyar (1998), Yücelikte Tenhalık, Ötüken Yayınları, İstanbul.
-
Karar Gazetesi, 23 Nisan 2021.