Sosyal medya hesaplarımı aylardır özellikle dondurdum, her gün çok doğru yapmışsın Nefo dedirtecek paylaşımları görüyorum.
Sanal dünya ile gerçek dünya arasında o ince çizgiyi hesaba katmak çok önemli.
Elimizin altında sosyal medya ya ulaşım araçları varken; Kafanız mı bozuldu birine yaz baba yaz...
Sonra karşı taraf yaz baba... Yaz.
Yılan hikayesi muhabbeti...
Azizim ciddi konular bile üzerine limon sıkılarak paylaşılıyor sosyal medyada.
Oraya tekrar döneceğim.
Uluslararası Gazeteciler Cemiyeti Mersin Şubesi 2024 güz döneminin ilk istişare toplantısını cumartesi günü gerçekleştirdi. Gazetecilik mesleğinin profesyonel ve etik standartlarının yanı sıra gazetecilerin hakları ve ekonomik bağımsızlıkları için de önerilerde bulunmak ve gazetecilik mesleğinin etik ve mesleki standartlarını belirlemek için bir akreditasyon sisteminin oluşturulması tartışıldı.
Akreditasyon sisteminin oluşturulması için kentteki gazetecilik örgütlerinin bir konsensüs içerisinde olmasının gerekliliği olmazsa olmazı. Da... Da... Sorunun temeli bu zaten; Mersin’de gazetecilik örgütleri asla tek çatı altında birleşmez.
Derken akabinde sosyal medyadan Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanının bir paylaşımı geldi.
‘’Hayatlarında hiçbir gazetecilik, muhabirlik yapmayanlar Mersin basınının geldiği noktayı ortaya koyacaklarmış. Gazeteciler ne iş adamlarının ne siyasilerin ne üniversite hocalarının ne de oda ve başkanlarının istediği şekilde görevlerini yaparlar. Siz önce kendi geldiğiniz noktayı ortaya koyun...’’
Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sayın Kaya Tepe’nin sosyal medya üzerinden yapmış olduğu bu paylaşımını açıkçası yanlış buldum.
Mersin basını ve gazetecilik bu üslupla ayak altı edilmemeli.
Hele hele; polemiksel boyuta taşınacak en ortada hele, mecra olan sosyal medya üzerinden yapılmamalı.
Dahası; gazetecilik örgütlerinin babası tabir edilen gazete cemiyeti başkanı yapmamalı; şık değil. Cemiyetin saygınlığı adına.
Mersin Gazeteciler Cemiyet Başkanı sayın Kaya Tepe’nin o sosyal medya paylaşımından öylesine sorular çıkar ki gazetecilik adına ... Baba sorular...
‘’Hayatlarında hiçbir gazetecilik, muhabirlik yapmayanlar Mersin basınının geldiği noktayı ortaya koyacaklarmış.’’
Mersin Gazeteciler Cemiyetinde hayatlarında gazetecilik, muhabirlik yapmayan o kadar çok üye var ki... Seçim dönemleri görüyoruz listeleri. Cemiyet başkanları bile hayatlarında gazetecilik, muhabirlik yapmayan insanlardan; varın ötesini siz düşünün. Sahada emekçi olanların konuşma hakkı mı var Allah aşkına? Evlerine ekmek götürecekler olayın özü; patron ne derse odur. Yaz, yaz. Çek, çek... Bitti.
Mersin’de 2 sayfalık gazetesi olanda gazeteci, siyasi olup siyasi kulvarda basının gücünden faydalanmak için TV, gazete satın alanda gazeteci...
Mersin’de sektörel çatışma olmazsa olmaz.... Sektörün kontrolünü elinde bulunduran alaylıların mekteplilere karşı bitmek bilmez bir kompleksleri olduğunu da söylemeden geçmemeli ara nağmeden. Sadece oda değil; sektördeki pastanın diğer meslektaşlarıyla paylaşımını istemeyen hep bana Rabbena diyen ayni kontrolü elinde tutanlardır çoğunlukla da.
‘’Gazeteciler ne iş adamlarının ne siyasilerin ne üniversite hocalarının ne de oda ve başkanlarının istediği şekilde görevlerini yaparlar.’’
Bu cümle için susma hakkımı kullanayım desem de vallahi susamayacağım.
Hakikaten bu söylenene inanmak içimizden gelse de...
Ne mümkün di mi efendim! Kısa keseyim Aydın havası olsun çünkü; sayfalarca yazılacak bir başlık bu.
‘’Siz önce kendi geldiğiniz noktayı ortaya koyun.’’
İşte tamda bam teli denecek bir cümle.
Tartışması alevli olacak bir cümle bu. Dedim ya detaycıyımdır.
Muhatapları için çok alevlisinden ...
Ağır bir cümle.
‘’Hayatlarında hiçbir gazetecilik, muhabirlik yapmayanlar Mersin basınının geldiği noktayı ortaya koyacaklarmış. Gazeteciler ne iş adamlarının ne siyasilerin ne üniversite hocalarının ne de oda ve başkanlarının istediği şekilde görevlerini yaparlar. Siz önce kendi geldiğiniz noktayı ortaya koyun...’’
Belki de böylesi bir ayara gerek vardır, konunun dışında olan tarafsız gözlerden kim bilir!
Mersin gazetecilik babında gerçekten tarafsızlaşırken, kalitesini de artırır.
O zaman belki; Mersin gazetecileri, üzerlerindeki ölü toprağını atarlar.