Dip notcuğum üst not oldun bugün hadi iyisinnn!! Diğer konu hayliiii uzun seni öne alalım efemmm!!Dip aaa üst notumuz bugün ‘’Siyasetçi eşleri’’.
Bir siyasetçinin başarısındaki en önemli etkenlerden biridir eşler. Siyasetçi eşi olmak zor iş usta. Normal hayatları yoktur çoğu zaman eşleri; sahada,mecliste,belediyededir . Ailece; kahvaltı, bir yemek, tatil günleri, bir kahve ya o bile çok özel anlam ifade eder eşleriyle geçirdikleri zaman onlara. Eşlerini halkla paylaşan kadınlar onlar. Özel kadınlar …Geri planda kalmayı tercih edenlerde vardır, eşinin arkasında değil yanında yol yürüyenlerde. Geri planda kalma durumu daha çok; merkez siyasetinde geçerli vekillik vs. Yerel yönetimlerde ön planda daha çok görüyoruz siyasetçi eşlerini; birde bilgi, birikim, girişimci ruhu varsa direk hayalleri gerçeklere dönüştürmek adına göreve varız diyorlar. Başkan eşleri sosyal belediyecilik babında eşleriyle yol yürüyorlar. Güçlü kadınlar onlar. Dimdik duran! Bunlardan biride; Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ’in eşi; Meral Seçer. Naif, sakin görüntüsüne eklediği gülümseyişi ile kalplere sıcaklık veren bir hanımefendi. Kıyafet seçimleri ile de modayı takip ederken; kesinlikle her giydiğini, kendine yakıştırması ayrı detay. Önce vekil eşi, sonra başkan eşi olarak siyasetçi eşi olmayı da, siyasetin zorlu yollarını da iyi bilen hanımefendi; ülke genelinde diğer siyasetçi ve başkan eşleri arasında farkındalık yaratıyor. Hazırladığı, takipçisi hatta başında olduğu projelerle; binlerce kadına, kendini farkında hissettiren, güçlülüğü aşılayan Meral Seçer; ikinci beş senede, kadın ve çocukla ilgili yine farkındalık yaratacak gözüküyor.
Der dip notum seni eski yerine uğurlar normal akışa döneyim...
-Eyvallah Nefo yazdım bunu bir tarafa ..
***********************
Dün alınan kararlar bugünü; bugün alınan kararlar, yarını etkiler demişti, ya atalar !!
-O zaman geçmişe yolculuğa bir bilet ver Nefo. Oturun yerlerinize başlasın yolculuk.
1950-1960… Bu dönem siyaseti şu dönemle eşleştiriliyor birçoğu tarafından.Şöyle bir en öfkeli yıllar olarak ifade edilen 1950-1960 dönemine tarihte bir yolculuk yapalım isterseniz. Kaynakları şöyle bir gözden geçirip; size kendi malum devrik cümlelerimle ay! Ne güzel oldu bu devrik cümleeee bu yıllara da uydu, neyse ciddiyetten uzaklaşma!
1923–1950 yılları arasında sürekli olarak özendirilmeye, teşvik edilmeye çalışılan özel girişimciler; artık belirli bir sermaye birikimine ulaşmış olmalarından ötürü, Türkiye ekonomisinin, savaş sonrası yeniden büyüme sürecine girmesinde ki en büyük etkenlerden biriydi. Soğuk savaş döneminin başlaması, ‘Marshall Planı’ ki, aslında plan ABD- Avrupa ekonomilerinin hızla gelişmesi içindi malum. ‘’Marshall Planı’ payından oldukça yüklü bir yardım alan Türkiye; tarımsal üretimi artırmaya yönelik tarımsal araç-gereç ithalatında bulunmuş; ülkedeki traktör sayısı üç kat ,1950 ile 1960 yılları arasında artmış, tarımsal alan yüzde 60 oranında genişlemiş. Kırsal kesimden, kentlere doğru ilk büyük göçün öncelikli sebebi; tarımda makineleşme iş gücü fazlalığını, işgücü fazlalığı. Bu insan emeğine olan gereksinim giderek azalmasını tetiklemiş ve sonuçta kente göçü getirmiş, 1951 ve 1953 yılları arasında inşaat sektörü yılda yüzde 23 oranında büyümüş. Batı Avrupa’da kentleşme süreci; kırsal kesimin iticiliği ile kentin çekiciliği eş zamanlı olarak yaşanmış olmasına karşılık, Türkiye’de kentin çekiciliğinden daha çok, kırsal kesimin iticiliğinden kaynaklanan kentleşme süreci oluşmuş. Batı Avrupa’daki bu eşzamanlılık; insanları istihdam edebilecek kentsel iş olanakları sunmuş. Bizdeyse kırsaldan kente göç edenlere; sanayileşmede yeterli bir gelişme düzeyine ulaşamadığının getirisiyle de işsizlik dalga dalga yayılmış kentlerde.İşsizlik.Gecekondulaşma.Kentsel alt yapı eksikliği. Güvencesi olmayan ve gelir düzeyi son derece düşük alanlar. Kırsaldan göç edenlerin kentte yaşam mücadelesi. İşportacılık ve geçici işçilik. Kamu arazisi üzerine yasal olmayan yollardan kaçak olarak gecekondu inşa edilmesi. Barınma işlevini yerine getirdiği için gecekondulaşmanın ya yok sayılması ya da yasal olarak denetim altına alınmak istenmemesi. Marshall yardımı ile tarımsal üretimi artırabilmek için gerekli olan; traktör ithalatı, sulama kanalları, yol yapımı tamamlanmaya çalışılsa da esas tarımsal üretimdeki artış 1950-1951 yıllarında, Kore Savaşı’nın etkisiyle ;dünya piyasasında buğday fiyatları yükselmesi, dünyanın en büyük buğday üreticisi konumunda olan ABD’nin ,savaş nedeniyle ;buğdayı dünya piyasasına satmak yerine stoklamaya başlaması ,Türk buğdayının dünya piyasasında yüksek fiyatla satılmasına sebep olmuş (1950 ile 1953 yılları arasında Türkiye’de kişi başına gelir yüzde 28 civarında). Liberal bir ekonomik politika izlemek üzere iktidara gelen DP; özel sektörün geliştirilmesi ile doğru orantı da kamu yatırımlarının yapıldığı, devletin ekonomideki ağırlığının giderek arttırıldığı, birazda bu yönden; liberal politikadan sapılan bir ekonomik politika izlemiştir. Bolluk yılları; ABD’nin buğday ihraç etmeye başlaması, Türkiye’nin tarımsal üretimden elde ettiği döviz girdilerinde önemli düşüş, tarımsal fiyatların dünya piyasasından düşmeye başlaması, dış ödemeler dengesinin sürekli açık vermesi tüm bunları devleti büyük bir döviz sıkıntısı ile ciddi bir ekonomik krize bırakmış. Alınacak önlemler (İthalatın kısıtlanması, yerli sanayinin dış rekabetten korunması ve iç talebin yerli sanayiciler tarafından karşılanması gerektiği politikası) belliydi ama bir türlü hayata geçirilemiyordu. Bunun sebebi ise; tarımsal kesimden siyasal desteğini alan DP' nin, sırf siyasal destek kaybetmemesi için, çiftçiyi destekleyici politikalardan vazgeçmemesi de gerekiyordu. Tam bir ikilem anlayacağınız… Daha sonralarda bu plansız ve programsız ekonomik politika; başıbozukluk, kargaşa, tarımdan sanayiye aktarımsızlık oluşturunca; 1960–1980 yılları arasında uygulanan planlı ekonomik kalkınma modeli, 1950 liberal ekonomi paketine tepki olarak ülkede uygulanmaya konmuş.
Niye öfkeli yıllar denir? 1950’li yıllara diye merak edenler için; bu kargaşa ki ekonomideki kargaşa siyasete fazlasıyla yansımış, iktidardaki DP; muhalefete, basına sert tepki göstermiş, siyasal gerginlik ekonomik krizden muzdarip halka yansımış ve halk bir süre sonra toplumsal gerginlikle, sokağa dökülmüş akabinde, Ve de ne yazık ki!!!27Mayıs 1960 askeri müdahalesi olması sanırım yeterli yanıttır. Günümüzle o dönem arasındaki benzerlik? Oda okuduklarınızdan çıkardıklarınızla sizde ve bende kalsın dostlar 1950–1960 ekonomik politikanın verdiği zararların düzeltilmesi aşamasında yapılanlar, tam anlamıyla başarıya ulaşamamış.
Eveett… 1950–1960 yıllarını özellikle de ekonomi açısından şöyle bir gezdik sizlerle. Ekonomi politikası malumunuz bana göre şah damarı. Bel kemiği…
— Allahhhh! Doktor gibi ne bu ya damar, kemik?
—Kusura bakma arkadaş; ben her zaman maydanozluk ederim. Susta rahat rahat maydanozluk edeyim.
-İyi et bakalım… Ama dikkat et fazla derin sularda yüzme… Zaten doğru dürüst yüzme bilmezsindir de… Boğulup gidersin alimallah.
— Gözlerim yaşardı kardeş! Sulandırdın yine konuyu gölgecim.
— Ben mi? Ne yaptım ki? Ağzım var dilim yok. Günahımı alma Nefooooo. Ciddileşelim lütfen.
— Bir dakika şu gözlüğümü de takayım. Evetttt ciddileştim…
1950 ye kadar süren devletçilik; 1950–1960 yılları arasında liberalizm getirisi özelleştirme politikasıyla sekteye de uğrasa daha sonraları; 1950’li yılların ikinci yarısında başıbozukluk, akabinde tarımsal kesimden sanayiye bir kaynak aktarımı olamamış ve köy ekonomilerinin pazar ekonomileri ile yeterli bir bütünleşmesi sağlanamaması, sanayi mallarının ithalatının giderek hızlanması.1963 yılında Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963–1967) devreye sokulmuş. Yerli sanayicinin korunmasına ve iç pazarın genişletilmesine dayalı ithal ikameci sanayileşme politikası; daha önce ithal edilen tüketim mallarını yurt içinde imal edilmesi amaçlanmış (1960–1970) Bu tarihlerde yapılan kamu yatırımları daha çok özel sektörün ara mallarını sağlamak için yapılmış.
Devlet tarafından sanayinin gelişmesi için; bizzat ulaşım, limanlar, iletişim ve enerji gibi önemli altyapı yatırımlar yapılmış, sanayinin gelişmesi hedeflenmiş.Akla şu soru gelebilir. -İthal i, kameci sanayileşme modeli adı üzerinde; tüketim mallarının ithalatı kısıtlanmasını talep ederke, ithalat hacminin kısıtlanması talebinde de bulunur mu? Tüketim mallarının ithalatı azalırken, teknoloji transferleri yolu ile yatırım malları ithalatının artması anlamı da çıkarılabilir aslında. Ağır sanayi’ hamlesini destekleyen bu yıllardaki hükümetler; yerli sanayicinin her türlü malı satabileceği geniş bir iç pazar oluşturmuş, taban fiyat politikalarıyla kırsal kesimin gelir düzeyi korunmuş. Sanayiyle birlikte, işçi sınıfı ağırlığını da bu yıllar arasında hissettirmiş.
Birinci beş yıllık kalkınma planlanın (1963–1967) ardından ikinci (1967–1972) ve Üçüncü (1973–1977) planlarda uygulaması; niye tıkanıklık gösterdi peki? Buda başka bir cevap gerektiren soru geçmişten ders alınmasının gerektiren. Yerli sanayicinin büyümesi ve iç pazarın genişlemesi için; ithal ikameci sanayileşme politikalarını uygulanmış olması ama ihracatı artırmak için önemli bir girişimde bulunulmaması; iç piyasayı küçük görmeye başlayan ve giderek büyüyen yerli sanayicinin dış piyasaya açılmak istemesi, yeterli ticari düzenlemelerin olmayışı, iç pazarın sınırcılılığına ulaşılmasından dolayı sanayideki üretim, verimlilik ve kârlılık düşmesi. Akabinde dış ödemeler dengesinin açık vermesi, duraklamaya başlayan ihracatın ve yurt dışından gönderilen işçi dövizlerinin bu açığı kapatmada giderek yetersiz kalması eee… Yurt dışından teknoloji transfer edemeyen yerli sanayici kârının düşmesiyle birlikte sendikalarla problem yaşanması, 1970 petrol krizi, 1971 askeri darbesi, 1974 Kıbrıs Barış harekâtı ve arkası; Türkiye’yi sindirme operasyonu da diyebileceğimiz ambargo… Döviz kaybı. Yükselen toplumsal muhalefeti frenlemek adına; demokratik ve siyasal hakların sınırlandırılması yolu olarak düşünülmüş 1971 askeri müdahale… Başarılı olmuş mu? Hayır.
İthal ikameci sanayileşme modelinin terk edilmesi gerekliliği vuku bulmuş. Döviz darboğazının giderilmesi, ihracatın teşviki, ekonomisinin dışa açılması adına ;1980 -24 Ocak kararları altında bazı kararlar alınmışsa da, siyasal ve toplumsal kriz önlenmesi adına yapılan askeri müdahale ;24 Ocak kararlarının uygulanması içinde görünen o ki zemin hazırlamış.
Olabildiğince sıkmadan tarihte bir yolculuk yapmaya çalıştık sizle. Bundan sonraki dönem liberal politikaların günümüze kadar gelen 1980 ve sonrasını kapsayacak.Şükür mü dediniz?