Prof.Dr.Mehmet ŞAHİN
Köşe Yazarı
Prof.Dr.Mehmet ŞAHİN
 

Dinden Önce Piç Sanat Olan Büyü Vardı

Büyüyü bir antropoloji konusu olarak inceleyen E. B. Tylor (Ö. 1917) büyüyü sosyal olarak ele aldı ve ilkel kabile mensuplarının büyü ile olaylar arasında kendilerine göre bir sebep-sonuç ilişkisi kurduklarını belirtti. Tylor, bu nedenle büyüyü sahte bilim olarak adlandırdı. Tylor’ın öğrencisi J. G. Frazer (1854-1941) ise The Golden Bough (Altın Dal) adlı eserinde bütün dinlerin kaynağının büyü olduğunu savunarak insanlığın düşünme gelişimi aşamalarında büyünün dinden önce geldiğini savundu. Frazer'e göre, büyü ile din arasındaki münasebet daha karışıktır. Bunların gelişmiş vaziyetleri ele alınırsa aralarında amansız bir mücadelenin bulunduğu da görülür. Din deyince tabiata ve insana hüküm eden üstün bir kuvvetten yardım beklemek anlaşılmalıdır. Bu mânada dinin, prensip bakımından ilime ve büyüye zıt olduğu görülür. Büyücü emir verir fakat din adamı yalvarır. Büyücü kendisi ile eşit veya aşağı kuvvetlere başvururken din adamı veya rahip üstün kudretlere başvurur. Sonuçta bu durum, her devirde din adamlarıyla büyücüler arasındaki düşmanlığın sebebi olmuştur. Ancak deliller gösteriyor ki büyü dine göre öncedir. Büyü, dünyanın her tarafında hem prensiplerinde hem de uygulamasında aynıdır ve yaygındır. Oysa din sistemleri zamana ve yere göre değişiklik göstermektedir. Büyü yaygındır fakat din özel bir durum arz etmektedir. Büyünün tasavvurları, dine göre daha basittir. Din, düşüncenin daha karışık ve daha soyut ileri derecesini oluşturmaktadır. Bazı büyü törenlerinde büyünün etkisiz kalması, zayıflığı ve hayal kırıklığına uğratması büyünün başarısız olduğunun görülmesine neden olmuştur.  Bu hatalar ve etkisizlik, yeni bir düşünce düzeyine geçişi sağlamıştır. Bu düşünce düzeyinde din fikri oluşmuştur. Ayrıca rahipler hem din adamı hem de büyücüdürler. Emir ve yalvarış bakımından emirin önce gelmesi büyünün dinden önce geldiğini ispat etmektedir. Önce büyücü vardı. Sonra büyücü, tanrı ve kral özelliklerini kendisinde toplayan insan-tanrılar gelişmiştir. Frazer, büyünün ilkeleri ve sempatik büyünün temel kavramlarına açıklık getirirken büyüyü "piç sanat" olarak adlandırmaktadır. Özellikle halk büyücülerinin despotik ve teokratik yönetimlerin önünü açması açısından, büyü uygulamasından bazı olumlu sonuçların ortaya çıktığını kabul etmektedir. Bu erken dönem despotizmi, insanlığın ve kulağa ne kadar çelişkili gelse de özgürlüğün en iyi dostu olarak kabul etmektedir. Frazer, bu tür yüce liderlerin, insanlığı geleneğin esaretinden kurtarmak ve onları daha büyük, daha özgür bir hayata yükseltmek için medeniyet davasını ileriye taşıdığına inanmaktadır. Bu, nesnel ve kanıtlanabilir bir görüşten ziyade kişisel bir bakış açısıdır.
Ekleme Tarihi: 08 Ocak 2025 - Çarşamba

Dinden Önce Piç Sanat Olan Büyü Vardı

Büyüyü bir antropoloji konusu olarak inceleyen E. B. Tylor (Ö. 1917) büyüyü sosyal olarak ele aldı ve ilkel kabile mensuplarının büyü ile olaylar arasında kendilerine göre bir sebep-sonuç ilişkisi kurduklarını belirtti. Tylor, bu nedenle büyüyü sahte bilim olarak adlandırdı.

Tylor’ın öğrencisi J. G. Frazer (1854-1941) ise The Golden Bough (Altın Dal) adlı eserinde bütün dinlerin kaynağının büyü olduğunu savunarak insanlığın düşünme gelişimi aşamalarında büyünün dinden önce geldiğini savundu.

Frazer'e göre, büyü ile din arasındaki münasebet daha karışıktır. Bunların gelişmiş vaziyetleri ele alınırsa aralarında amansız bir mücadelenin bulunduğu da görülür.

Din deyince tabiata ve insana hüküm eden üstün bir kuvvetten yardım beklemek anlaşılmalıdır. Bu mânada dinin, prensip bakımından ilime ve büyüye zıt olduğu görülür.

Büyücü emir verir fakat din adamı yalvarır. Büyücü kendisi ile eşit veya aşağı kuvvetlere başvururken din adamı veya rahip üstün kudretlere başvurur. Sonuçta bu durum, her devirde din adamlarıyla büyücüler arasındaki düşmanlığın sebebi olmuştur.

Ancak deliller gösteriyor ki büyü dine göre öncedir. Büyü, dünyanın her tarafında hem prensiplerinde hem de uygulamasında aynıdır ve yaygındır. Oysa din sistemleri zamana ve yere göre değişiklik göstermektedir. Büyü yaygındır fakat din özel bir durum arz etmektedir.

Büyünün tasavvurları, dine göre daha basittir. Din, düşüncenin daha karışık ve daha soyut ileri derecesini oluşturmaktadır.

Bazı büyü törenlerinde büyünün etkisiz kalması, zayıflığı ve hayal kırıklığına uğratması büyünün başarısız olduğunun görülmesine neden olmuştur.  Bu hatalar ve etkisizlik, yeni bir düşünce düzeyine geçişi sağlamıştır. Bu düşünce düzeyinde din fikri oluşmuştur.

Ayrıca rahipler hem din adamı hem de büyücüdürler. Emir ve yalvarış bakımından emirin önce gelmesi büyünün dinden önce geldiğini ispat etmektedir.

Önce büyücü vardı. Sonra büyücü, tanrı ve kral özelliklerini kendisinde toplayan insan-tanrılar gelişmiştir.

Frazer, büyünün ilkeleri ve sempatik büyünün temel kavramlarına açıklık getirirken büyüyü "piç sanat" olarak adlandırmaktadır. Özellikle halk büyücülerinin despotik ve teokratik yönetimlerin önünü açması açısından, büyü uygulamasından bazı olumlu sonuçların ortaya çıktığını kabul etmektedir.

Bu erken dönem despotizmi, insanlığın ve kulağa ne kadar çelişkili gelse de özgürlüğün en iyi dostu olarak kabul etmektedir. Frazer, bu tür yüce liderlerin, insanlığı geleneğin esaretinden kurtarmak ve onları daha büyük, daha özgür bir hayata yükseltmek için medeniyet davasını ileriye taşıdığına inanmaktadır.

Bu, nesnel ve kanıtlanabilir bir görüşten ziyade kişisel bir bakış açısıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.