Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim.
Dağınıklık bazılarımız için korkutucu gelen bir eylem.
Hayatta bize öğretilen davranış türlerinden biri, her zaman ve her konuda düzenli olmamız gerektiği olgusu. Hayatımızın her aşamasında düzenli olmazsak, düzgün bir yaşantımızın da olmayacağı baskısı. Peki biz bunu nasıl ögreniyoruz?
Evde anne babamızdan, okulda öğretmenlerimizden, işte patronumuzdan. Yani kısacası elbirliği ile tüm çevremizden. Çünkü onlara da bu öğretildi. Düzgün otur, düzgün konuş, düzgün giyin, düzgün davran, düzgün yaşa. Bu kadar düzgünlüğün içinde dağınık olmaya hiç hakkımız yokmuş gibi...
Birgün bir bakmışsınız, hep size öğretildiği gibi yaşamışsınız bu kısacık hayatı. Mesela ben, okul yıllarında hep düzenli ve çalışkan bir öğrenciydim. Hep anne babasına layık, çalışkan, uslu terbiyeli bir çocuk. Çünkü bana öğretilen oydu. Bu şekilde daha çok takdir görür ve daha çok sevilirdin. Sonra düzgün bir eş ve düzgün bir ebeveyn olma çabaları. Her olumsuzluğun altından kalkacak güçlü bir kişiliğe sahip olmak. Halbuki bu kadar düzgün olmaya çalışmak ne kadar da yoruyor insanı.
Sanki hata yaptığın zaman hayatındaki her şeyin darmadağın olacağını zannetme düşüncesi, en önemlisi de öğretisi. El alem ne der baskısı. El alem, kulaklarımızın içinden kelimelerle gönlümüze sızar. Bununla da bitmez, sonra kafamızın içinde bizim sesimizle konuşur.
O konuşan biz değiliz, o bir otomatik pilot. O otomatik pilot zıtlıkları düşman olarak görür ve bütünü göremez. Dağınıklığı dertli toplu olmanın zıttı olarak görür ve gördüğü yerde yok etmeye çalışır. Halbuki hata yapa yapa deneyim kazanır ustalaşırız. Hiç hata yapmamaya çalışan, hata yapmaz belki ama o deneyimsizlik insanı ustalıktan alıkoyar.
Davranışsal esneme der ki; Hayatımızı derleyip toplarken, kimi zaman kafamızın dağınık olması bir düşman değil, yol arkadaşıdır. Yaşamak bir eylemdir. Kelimelerle aldatılmaz. Evet yaşamak bir eylemdi yanlışıyla, doğrusuyla. Kimi zaman dağılır kimi zaman toparlanırız. Ve evet Kelimelerle aldatılmaz. Polyannacılık bazen iyidir ama her zaman oynanmaz. Kendini kandırırsın. Küçük şeylerden mutlu olmak lafı doğru ama adım atmadığın sürece yerinde saymak daha kötüdür.
Her zaman her şey doğru olmak zorunda değil ve sen her koşulda mutlu hissetmek zorunda değilsin. İnsanın arada sorumluluklarından, zorunluluklarından, alışkanlıklarından uzaklaşması gerekir. En azından haftada en az bir gün boşluğa ihtiyacı var, hiçliğe ihtiyacı var. Belki de boş boş duvara bakmaya ve sessizliğe.
HER AKŞAMIN BİR SABAHI OLDUĞUNU,
GÜNDÜZ GÜNEŞE,
GECE YILDIZLARA ARADA BİR DERİN BİR NEFES ALARAK GÖKYÜZÜNE BAKMAYI UNUTMA VE
BAZEN BIRAK DAĞINIK KALSIN HER ŞEY.