Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan
GÖLGE Nefise CANARAN
Köşe Yazarı
GÖLGE Nefise CANARAN
 

İnternet gazeteciliği

Kâğıdın, o gazete kağıdının kokusunu hatırlar mısınız?  Sabahları, koşa koşa gazete almaya gidişinizi?  Gazetenizi okurken bol köpük kahve eşliğinde, aldığınız keyfi?   Maliyetler yüzünden; küçük ölçekli çoğu gazete kapısına ya kilit vurdu ya da dijital dünyada yoluna devam ediyor. Bazılarıysa dönüşümlü yedekte tutuyor internet sayfalarını. Dünya dijitalleşiyor, sanal dünya içinde yaşıyoruz artık. Bunu ne kadar kabul etsek te etmesek te gerçek ne yazık ki bu.   İlk dönemleri yani o dijital dünyaya merhaba denildiği yıllarda; hemen hemen ülke geneli 10 ya da 15 civarı çokta hatırlamıyorum, geçmiş zaman malum; internet gazetesinin editine bakmıştım, köşeler, özel haberler yapmıştım. Ne çabuk geçmiş yıllar heyhat. Her doğum sancılıdır derler; çok kayda alınmıyordu internet gazeteciliği, ama güzel okuyucu kitlemizin olduğu internet gazetelerimiz vardı.  O zamanlar yarım ağız gülüyordu basında olan bazı kısım internet gazeteciliğine, bense savunuyordum insanlara bir tık kadar yakın olmak istisnasız avantaj diye. Binlere bırakın, milyonlara koca bir dünyaya yakınsınız var mı ötesi? Bu geçen yıllar zarfında; dijital dünyanın vazgeçilmezi internet gazeteciliği de kendini yeniliyor, gelişmelere yeni dijital düzene ayak uyduruyor.   Dijital dünya internet gazeteciliği, hem kolay hem zordur.   Kovaladığın haberi sen servis ettiğinde konuya, neden sonuç -döngüsüne hakimsindir. Yazdığından sorumlusundur, buda işin otokontrol yani. Muhabir işi değil, ajans işi habercilik yapıldığında ise, özellikle dahada zor kanımca.  Hakimiyet sende olmuyor, ajansta oluyor. Bu sadece haber babında da değil, yazım yanlışlarında bile etken oluyor. Noktası virgülüne, imla yanlışlarına kadar, kopyala yapıştır moduyla çalışan ve internet gazeteciliğine o önemi hala vermeyen insanlar var sonuçta. Aynı şey kurumlardan gelen basın bültenleri içinde geçerli. Eğer; internet gazetesi sahibi ve ekibi kontrol etmeden kopyala yapıştır yaparsa vay haline. Derkennnn, hemen bugün bir basın bülteni dikkatimi çekti sayfasında; yazım yanlışlarıyla servis edilmiş kurumun basın birimi tarafından… Eskiden manuel gözle yapılırdı son kontrol, şimdiyse programlarla yapılıyorken üstelikte… Cık cık cık!!! Türkçeyi, imla kürarlarını   bilmek ister anam babam usulü gazetecilikte ister geleceğin dijital dünya gazeteciliğinde olmazsa olmazı. Üye olduğun ajanstan gelen haberleri, kendi takibindeki haberleri ya da kurumlardan gelen basın bültenlerini yükle. Köşe yazarları ile okunurluğu arttır, reklam al. Yazdığın haber, köşeden dolayı bol tepkisi cabası, aaa birde sorumlu personel ile sahibi için on numara mahkeme yolları şikâyette. Yaptığınız iş ayni, manuel gazetecilik gibi ;tek farkı matbaada basılmıyor o gazete dijitalde basılıyor. Ben hala internet gazeteciliğine gereken ihtimamın verilmediğinden yanayım, hala internet gazeteciliğinin yıldızının ihtimamla her geçen gün daha çok parlayacağından ve basın adına umut olduğundan …  Evet bir yanım gazetenin o hışır hışır sesini özlüyor olsa da, internet gazeteciliği ile tabi gereken ihtimam verilirse müdavim okuyucu kitleleriyle yol alacağını ve çok basın emekçisine ekmek kapısı olacağını ve internet gazeteciliği ile doğru mantıkla yani; gazeteciliğin doğru haber sıcak haber, yansız haber temasıyla yol yürüyenlere ekmek kapısı olanlara; okuyucu, devlet ve tüm camianın destek olması gerekliğini düşünüyorum ve savunuyorum.     Dip notcummmm; Hatırlarmısın şöyle tarihe yolculuk yapmıştık geçenlerde, eee bi dönem daha yazalım nasılsa hafta sonu ama söz daraltmayacağız kimseyi. Valla … Aaa, yaniiii azcık, ıııı birazcık…   Güneşin bulutları dağıtıp göz kırptığı baharda; artık yavaş yavaş 2000 öncesine doğru geliyoruz tarih yolculuğumuzda. 1950’den start vermiştik…  1980 ‘den 2000’li yıllara…Devlet; iç pazarını daraltarak, sosyal harcamalarının kısıtlayarak, tarıma yapılan desteğin azaltarak, ücretleri azaltarak, dış pazarlara açılmak isteyen firmaların kâr oranlarının arttırma yolu ile; ülkenin sanayi mallarının ihracatının artması için, dışa dönük sanayileşme politikalarının uygulamaya koymuş bu dönemde.  Ve bu politika aslında günümüzde de uygulanmakta diyebilir miyiz peki? Cevap sizde. Yine o döneme yolculuğa devam. İthal ikameci sanayileşmenin yerine, İhraç ikameci sanayileşme… Türk parasının değeri düşürülmesi… KİT ürünlerine çok büyük oranlarda zam… Sendikal faaliyetler askıda… Grev yasağı… Memur maaşlarında reel düşüşler… Tarım destekleme politikaları terk… Dışa dönük sanayileşme… Diğer bir ifade ile ihracatın artırılmasında sanayi mallarının öncülük ettiği dışa açık sanayileşmeye ihraç ikameci sanayileşme modeli… Ve devrede Turgut Özal’lı yıllar… Liberal politika izlemiş ve bu çerçevede devletin ekonomideki ağırlığının azaltılmaya, serbest piyasa ekonomisini kurmaya ve yapısal küçülme odaklı Turgut Özal’lı Anavatan Partisi'nin kurduğu hükümet; öncelikle sanayi, sektörünün büyümesini sağlarken işçi sınıfıyla karşı karşıya kalmış ve… Yani bir kesim zenginleşirken, diğer kesim dibi vurmuş. Reklam olmasın diye sadece baş harfleriyle yazacağım C, G, M ve T tabi bunların getirisi aşırı tüketim, bireycilik, gösterişçilik, özenti, iş bitiricilik ve köşeyi dönme liberal politikalar meyveleri olarak yerini almış, Özelleştirme… Günümüzde de yerini en çok koruyan. Yani… 1923-1930 yıllar arasında; esas olarak özel sektörün gelişimini amaçlayan liberal bir ekonomik politika izlenmiş izlenmesine ama, aynı zamanda da Müslüman Türk girişimcilerin ekonomik ve ticari faaliyetlerde, Hıristiyan azınlıkların yerini almalarını sağlamakta hedefmiş. ‘’1929 dünya ekonomik buhranı, özel sektörün yeteri kadar sermaye birikimine sahip olamaması, yatırımlarda istenilen hedeflere ulaşamaması, yetersiz sanayi alt yapısı, dış ticaret açığının giderek büyümesi, işsizliğin artması ve devletten kredi alan birçok ticari ve sanayi kuruluşunun iflas etmeye başlaması, 1930’lı yıllar ile birlikte yeni bir ekonomik politikası arayışını beraberinde getirmiş.’’ Özel sektöre köstek olmayan devletçilik politikası; 1933-1950 arasında … İkinci dünya savaşı ‘’ekonomik kalkınma planının uygulamaya konulamaması, devletin savaş nedeniyle savunmaya büyük bir kaynak aktarmak zorunda olması, kamu yatırımların da çok büyük ölçüde kısıntıya gidilmesi, dış ticaretin giderek durma noktasına gelmesi, kaynak yaratmak amacıyla yeni vergilerin uygulamaya konulması ve savaş tehlikesi nedeniyle, çok sayıda yetişmiş iş gücünün askere alınmasından dolayı; tarımsal üretimde meydana gelen düşüşler gibi bir çok etken,1940’lı yıllarda ekonomiyi, olumsuz bir şekilde etkilemiş. Ayrıca savaş yıllarında; spekülasyon ve karaborsa gibi yollardan olağanüstü kârlar elde eden, bir sermaye kesimi ortaya çıkmış.’’ 1923 ‘ten günümüze, hep sekteye uğrayan bir ekonomik politikalar zinciri… Özel sektörün yanında, devletin de ekonomik alanda daha aktif rol oynaması gerektiği düşüncesi, ağır basmakta bendenizde. Yani birbirini dengeleyici. Dedim ya acizane düşüncem diye.  Şükür ders bitti. Ders demeyelim ya gölgecim  ;geçmişe yolculukta bitti. -Ders demeyelim nefocum peki, âmâ inşallah ders alınır. -Bilemem ki gölgecim, bizim yaptığımız gibi bizden sonraki nesillerde çıkar tarih yolculuğuna o zamanda. Yolculuk bitti derken; son dönem yani 2000’den başlayan günümüze gelen başlı başına bir konu olarak masaya yatırmak gerektiğini ve esas o zaman yolculuğun biteceğini söylemek doğru olur… Biz ya da bizden sonrakiler kaleme alır kim bilir. Ders adına … Vesselam .
Ekleme Tarihi: 11 Mayıs 2024 - Cumartesi

İnternet gazeteciliği

Kâğıdın, o gazete kağıdının kokusunu hatırlar mısınız? 
Sabahları, koşa koşa gazete almaya gidişinizi? 
Gazetenizi okurken bol köpük kahve eşliğinde, aldığınız keyfi?
  Maliyetler yüzünden; küçük ölçekli çoğu gazete kapısına ya kilit vurdu ya da dijital dünyada yoluna devam ediyor. Bazılarıysa dönüşümlü yedekte tutuyor internet sayfalarını.
Dünya dijitalleşiyor, sanal dünya içinde yaşıyoruz artık. Bunu ne kadar kabul etsek te etmesek te gerçek ne yazık ki bu. 
 İlk dönemleri yani o dijital dünyaya merhaba denildiği yıllarda; hemen hemen ülke geneli 10 ya da 15 civarı çokta hatırlamıyorum, geçmiş zaman malum; internet gazetesinin editine bakmıştım, köşeler, özel haberler yapmıştım. Ne çabuk geçmiş yıllar heyhat. Her doğum sancılıdır derler; çok kayda alınmıyordu internet gazeteciliği, ama güzel okuyucu kitlemizin olduğu internet gazetelerimiz vardı. 
O zamanlar yarım ağız gülüyordu basında olan bazı kısım internet gazeteciliğine, bense savunuyordum insanlara bir tık kadar yakın olmak istisnasız avantaj diye. Binlere bırakın, milyonlara koca bir dünyaya yakınsınız var mı ötesi?
Bu geçen yıllar zarfında; dijital dünyanın vazgeçilmezi internet gazeteciliği de kendini yeniliyor, gelişmelere yeni dijital düzene ayak uyduruyor. 
 Dijital dünya internet gazeteciliği, hem kolay hem zordur.   Kovaladığın haberi sen servis ettiğinde konuya, neden sonuç -döngüsüne hakimsindir. Yazdığından sorumlusundur, buda işin otokontrol yani.
Muhabir işi değil, ajans işi habercilik yapıldığında ise, özellikle dahada zor kanımca.  Hakimiyet sende olmuyor, ajansta oluyor. Bu sadece haber babında da değil, yazım yanlışlarında bile etken oluyor. Noktası virgülüne, imla yanlışlarına kadar, kopyala yapıştır moduyla çalışan ve internet gazeteciliğine o önemi hala vermeyen insanlar var sonuçta. Aynı şey kurumlardan gelen basın bültenleri içinde geçerli. Eğer; internet gazetesi sahibi ve ekibi kontrol etmeden kopyala yapıştır yaparsa vay haline. Derkennnn, hemen bugün bir basın bülteni dikkatimi çekti sayfasında; yazım yanlışlarıyla servis edilmiş kurumun basın birimi tarafından… Eskiden manuel gözle yapılırdı son kontrol, şimdiyse programlarla yapılıyorken üstelikte… Cık cık cık!!!
Türkçeyi, imla kürarlarını   bilmek ister anam babam usulü gazetecilikte ister geleceğin dijital dünya gazeteciliğinde olmazsa olmazı.
Üye olduğun ajanstan gelen haberleri, kendi takibindeki haberleri ya da kurumlardan gelen basın bültenlerini yükle. Köşe yazarları ile okunurluğu arttır, reklam al. Yazdığın haber, köşeden dolayı bol tepkisi cabası, aaa birde sorumlu personel ile sahibi için on numara mahkeme yolları şikâyette. Yaptığınız iş ayni, manuel gazetecilik gibi ;tek farkı matbaada basılmıyor o gazete dijitalde basılıyor.
Ben hala internet gazeteciliğine gereken ihtimamın verilmediğinden yanayım, hala internet gazeteciliğinin yıldızının ihtimamla her geçen gün daha çok parlayacağından ve basın adına umut olduğundan …
 Evet bir yanım gazetenin o hışır hışır sesini özlüyor olsa da, internet gazeteciliği ile tabi gereken ihtimam verilirse müdavim okuyucu kitleleriyle yol alacağını ve çok basın emekçisine ekmek kapısı olacağını ve internet gazeteciliği ile doğru mantıkla yani; gazeteciliğin doğru haber sıcak haber, yansız haber temasıyla yol yürüyenlere ekmek kapısı olanlara; okuyucu, devlet ve tüm camianın destek olması gerekliğini düşünüyorum ve savunuyorum.
 
 
Dip notcummmm;
Hatırlarmısın şöyle tarihe yolculuk yapmıştık geçenlerde, eee bi dönem daha yazalım nasılsa hafta sonu ama söz daraltmayacağız kimseyi. Valla … Aaa, yaniiii azcık, ıııı birazcık…
 
Güneşin bulutları dağıtıp göz kırptığı baharda; artık yavaş yavaş 2000 öncesine doğru geliyoruz tarih yolculuğumuzda. 1950’den start vermiştik… 
1980 ‘den 2000’li yıllara…Devlet; iç pazarını daraltarak, sosyal harcamalarının kısıtlayarak, tarıma yapılan desteğin azaltarak, ücretleri azaltarak, dış pazarlara açılmak isteyen firmaların kâr oranlarının arttırma yolu ile; ülkenin sanayi mallarının ihracatının artması için, dışa dönük sanayileşme politikalarının uygulamaya koymuş bu dönemde.
 Ve bu politika aslında günümüzde de uygulanmakta diyebilir miyiz peki? Cevap sizde.
Yine o döneme yolculuğa devam. İthal ikameci sanayileşmenin yerine, İhraç ikameci sanayileşme… Türk parasının değeri düşürülmesi… KİT ürünlerine çok büyük oranlarda zam… Sendikal faaliyetler askıda… Grev yasağı… Memur maaşlarında reel düşüşler… Tarım destekleme politikaları terk… Dışa dönük sanayileşme… Diğer bir ifade ile ihracatın artırılmasında sanayi mallarının öncülük ettiği dışa açık sanayileşmeye ihraç ikameci sanayileşme modeli… Ve devrede Turgut Özal’lı yıllar…
Liberal politika izlemiş ve bu çerçevede devletin ekonomideki ağırlığının azaltılmaya, serbest piyasa ekonomisini kurmaya ve yapısal küçülme odaklı Turgut Özal’lı Anavatan Partisi'nin kurduğu hükümet; öncelikle sanayi, sektörünün büyümesini sağlarken işçi sınıfıyla karşı karşıya kalmış ve… Yani bir kesim zenginleşirken, diğer kesim dibi vurmuş. Reklam olmasın diye sadece baş harfleriyle yazacağım C, G, M ve T tabi bunların getirisi aşırı tüketim, bireycilik, gösterişçilik, özenti, iş bitiricilik ve köşeyi dönme liberal politikalar meyveleri olarak yerini almış, Özelleştirme… Günümüzde de yerini en çok koruyan. Yani…
1923-1930 yıllar arasında; esas olarak özel sektörün gelişimini amaçlayan liberal bir ekonomik politika izlenmiş izlenmesine ama, aynı zamanda da Müslüman Türk girişimcilerin ekonomik ve ticari faaliyetlerde, Hıristiyan azınlıkların yerini almalarını sağlamakta hedefmiş. ‘’1929 dünya ekonomik buhranı, özel sektörün yeteri kadar sermaye birikimine sahip olamaması, yatırımlarda istenilen hedeflere ulaşamaması, yetersiz sanayi alt yapısı, dış ticaret açığının giderek büyümesi, işsizliğin artması ve devletten kredi alan birçok ticari ve sanayi kuruluşunun iflas etmeye başlaması, 1930’lı yıllar ile birlikte yeni bir ekonomik politikası arayışını beraberinde getirmiş.’’ Özel sektöre köstek olmayan devletçilik politikası; 1933-1950 arasında … İkinci dünya savaşı ‘’ekonomik kalkınma planının uygulamaya konulamaması, devletin savaş nedeniyle savunmaya büyük bir kaynak aktarmak zorunda olması, kamu yatırımların da çok büyük ölçüde kısıntıya gidilmesi, dış ticaretin giderek durma noktasına gelmesi, kaynak yaratmak amacıyla yeni vergilerin uygulamaya konulması ve savaş tehlikesi nedeniyle, çok sayıda yetişmiş iş gücünün askere alınmasından dolayı; tarımsal üretimde meydana gelen düşüşler gibi bir çok etken,1940’lı yıllarda ekonomiyi, olumsuz bir şekilde etkilemiş. Ayrıca savaş yıllarında; spekülasyon ve karaborsa gibi yollardan olağanüstü kârlar elde eden, bir sermaye kesimi ortaya çıkmış.’’ 1923 ‘ten günümüze, hep sekteye uğrayan bir ekonomik politikalar zinciri… Özel sektörün yanında, devletin de ekonomik alanda daha aktif rol oynaması gerektiği düşüncesi, ağır basmakta bendenizde. Yani birbirini dengeleyici. Dedim ya acizane düşüncem diye. 
Şükür ders bitti. Ders demeyelim ya gölgecim  ;geçmişe yolculukta bitti.
-Ders demeyelim nefocum peki, âmâ inşallah ders alınır.
-Bilemem ki gölgecim, bizim yaptığımız gibi bizden sonraki nesillerde çıkar tarih yolculuğuna o zamanda. Yolculuk bitti derken; son dönem yani 2000’den başlayan günümüze gelen başlı başına bir konu olarak masaya yatırmak gerektiğini ve esas o zaman yolculuğun biteceğini söylemek doğru olur… Biz ya da bizden sonrakiler kaleme alır kim bilir. Ders adına …
Vesselam .
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.