Bir konu gündem olur. Ve fiskos masası, medya gündemi oluşturmaktaki ayakları oluşturur.
Çatıyı, gündemi sıcak tutma süresi belirler. Gündemin altının ne kadar harlanacağını belirleyen bir el mutlaka bulunur.
İlginç döngüdür vesselam bu durum.
Gündemin konusundan, ne sürede sıcak tutulacağı da bir gündemlik mevzu aslında tartışılması gereken. Ama çoğu zaman görmezden gelinen nokta olarak kalır.
Gündemi takip edenler bu nüansı çok iyi bilirler
Her insan hayatı boyunca 15 saniye ünlü olur, öylede böylede. Sonrası sümen altı ya da sümen üstü haber kategorisinde desek...
Yine gündeme sık gelen bir konu olmaya başladı ihraç iadeleri. Dünya siyaset konjonktürüyle neredeyse doğru orantılı diyesim geliyor bazı durumlarda Türkiye açısından diye düşündüm, iade edilen ülkeye Mersin limanından girişi yapılan ve indirilen patatesler Tarsus’ta imha edilecek haberini okuyunca.
"Tunus'a ihraç edilen patatesler herhangi bir pestisit kalıntısı ya da başka sebepten değil, tespit edilen bitkinin kendisine has hastalık sebebiyle iade ediliyor. Diğerlerinde olduğu gibi bunda da bizim herhangi bir müsamahamız olmayacak. Tespiti yapılan ürünleri imha edeceğiz" açıklamasında bulundu, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı.
Nasıl imha edilecek?
Yakılacak mı? Toprağa mı gömülecek? İmha edilecek yer nasıl dezenfekte edilecek?
Peki tespit edilen bitkinin kendisine has hastalığı; tarlada üretici üretirken bulunamaz mıydı?
İhracat yapılıyor sonra bir bakıyorsunuz iade edildi diye haberler duyuyoruz. İhraç edilen kuru ya da yaş tarım ürünlerinde aflatoksin (küf hastalığı), pestisit (zirai ilaç, zehir), Akdeniz meyve sineği vb. sebeplerden bazen ülkeye girmeden sınır kapılarından döndürüldüğü oluyor. Eğer ülkeye girdiyse ve yaş sebze meyveyse orda imha edilirken, kuru gıdalar ülkeye geri getiriliyor. Buradaki soru yaş sebze meyve ihracatı mı daha yüksek yoksa kuru gıda ve kuru gıda hammaddesi mi?
Bu sorunun üzerinden gittiğimizde soru soruyu getiriyor; bu ürünleri biz mi tüketiyoruz, bize mi yediriyorlar?
Ya da iade ediliş sebebi ayıklanıp, başka dünya ülkelerine ihraç ediliyor mu ya da iç piyasaya servis edilebiliyor mu?
İade edilen, ister iade eden ülkede imha edilsin isterse de ülkeye geri getirilsin kırmızı kartlık durum oluşuyor.
Türkiye ve gıda ürünlerinin imajına zarar veriliyor mu?
Evet.
Pazardaki gücüne zarar veriyor mu?
Evet
Yanlış tanınmasına neden oluyor mu?
Evet
E birde hükümete ülke siyasi imajına zarar verme, dünya politik kulvarında köşeye sıkıştırma hamlelerine de harlama modu oluşturuyor çok sık yapılan kompleman hamle olarak da.
Aslında tüm bu evetlerde ülkeye geri getirilme aşamasında sadece kamuoyu sorgulamıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı da sorgulayıp sorun yaratıyor.
Burada bir parantez açmak gerekir
Geri gelen ürün her zaman sorunlu, zirai ilaç kalıntısı olan ya da aflatoksinli olan ürün olmayabiliyor. Karşıdaki alıcı iflas etmiş ya da fiyat yükselişinde ihracatçı ürünü geri çekmişte olabiliyor.
Ayrıca özellikle geri getirilmeyecek yaş ve meyve sebze ihraç edilen ülkeye İhraç edilirken de geri gelmeyeceği bilinerek fiyat belirlemesi yapılıyor ihracatçıyla alıcı arasında çünkü ihracatçı da kaybını en aza indirme düşüncesinde böyle bir risk oluştuğunda. Çünkü konunun cevabı evet olan o soruların yasal, halk sağlığı, ekonomik, ülke imajı, vicdani, kamunun sorumluluğu gibi birçok boyutu olduğu geniş yelpazesi bulunmakta.
Normal prosedürler uygulandığı için bir ürünü gönderdiğiniz zaman ihracatta çok zorlanmıyorsunuz ihracatçı olarak.
Peki iade de sebepler belli, sonuçlar belli ama çözüm ne?
İhracatçı ürünü ihraç ederken o süreçte kendi denetimini yapmalı mı? Nasıl yapacak?
Ya da ihraç üzerine çalışan büyük işletmeler?
Büyük işletmeler, belki Tarım Bakanlığı ile birlikte çalışma yaparak özel zirai laboratuvar uygulamaları yapabilirler.
Asıl denetleme yapılması gereken yer tarla mı yani üretici mi? Analizleriyle tarladan fabrikaya ihracatçıya, limana uzanan süreçte mi? Tarım ve Orman Bakanlığının sorumluluğu ağır bu konuda il müdürlükleri ile.
Çözümün anahtarı bakanlık.
Ve anahtar... Net.