Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan
 ÇELİK
Köşe Yazarı
ÇELİK
 

TEK DÜNYA DEVLETİ Mücadelesi

Egemen güçler dengesi Yalta süreci içinde belirlenmiş, Sovyet bloğunun yıkılmasıyla birlikte ABD dengeyi belirleyen olarak tek başına kalmıştır. Bugün dünyamızı yönetme iddiasında bulunan ve bunu sahip olduğu silahlı güce dayanarak inşa etmek isteyen ülkenin adı ABD olmakla birlikte ideolojik ve felsefi arka planı bizim adına Batı dediğimiz bloğun yaşadığı rönesans dönemine değin uzanmaktadır. Batı'nın sınırları Yunanistan Türkiye sınırlarından itibaren başlar. Batı Dünya egemenliğini ele geçirmek için yürüttüğü çok yönlü ve boyutlu sistematik mücadelesine her gün yeni birçok araca sahip olarak devam etmektedir. Biz Türkler için batıyla mücadeleye dahil olabilmemiz için önce öz değerlerimize dönmemiz gerekir. Bu değerler manzumesinin başat faktörü bilimdir. Yoksa birtakım ahmakların ifade ettiği gibi uhrevi referanslara bağlı olarak dünyevi gerçekleri yönetme metodu dünyevi menfaatler için bir değer olamaz. Ülkemizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya koyduğu siyasal çizgiye bağlı, bilime dayalı değerlerin toplamının metalaştırıldığı bir akıl ile bu mümkün olabilecektir. Konu elbette uzun ve derindir. Burada olabildiğince kısa ve özet şekilde ifade etmeye çalışacağım. Özetle, dün, bugün, yarın üçgeni içinde düşünerek kendimize doğru bir yol çizebiliriz. Buradan hareketle yakın tarihimizin önemli bir olayı olan birinci dünya savaşının sonrası başlayan ikinci dünya savaşı ve sonuçlarına bağlı şekillenen bugün yaşadığımız dünya' da meydana gelen olay ve olgular hakkında düşünürken tarihsel süreçleri iyi bilmeliyiz.   Winston Churchill 1943'te meslektaşı Joseph Stalin'e şu ifadeleri dile getirir: ''Dünyanın yönetimi tatmin olmuş uluslara teslim edilmelidir. Bu uluslar kendileri için şu anda sahip olduklarından daha fazlasını istemezler. Dünya'nın yönetiminin aç ulusların elinde olması durumunda her an tehlike vardır. Oysa bizim gibi zengin ulusların daha fazla istemesi için herhangi bir sebep yoktur. Savaş ancak kendi yollarında yürümeye devam eden, ihtiras sahibi olmayan insanların sayesinde önlenebilir. Gücümüz bizi diğerlerinin üzerinde bir mevkiye yerleştirmiştir... (Noam Chomsky (2002.25) Terörizm Kültürü. (Çev. Talha Cevdet) İst. Pınar yay.) Tatmin olmuş, daha fazlasını istemeye ihtiyaç hissetmeyen, ihtiras sahibi olmayan uluslar nitelemeleri pozisyona yönelik olarak söylenmiş sözlerdir. Burada söylenmek istenen şu: Dünya barışı diğer güçler arasından sıyrılarak öne çıkan iki güç tarafından sağlanabilir. ABD ve Rusya İkinci Dünya savaşı yeni güç odaklarının ortaya çıkması sonucunu patlatmıştır. Güç dengesini yeniden kurma sözü bitirdiği yerde, İnsanlık ağır bedel ödeyerek ''soğuk savaş'' denilen dengeyi kurmuştur. Bu anlamda soğuk savaş II: Dünya savaşı sonrası iki süper gücün ortaya çıkmasını ve bu güçlerin birbirini dengeleme ve denetleme süreci olarak anlaşılmalıdır. Soğuk savaş sürecinde devam eden kamplaşma ve dengeleme mantığı içinde güç dağılımı kabul etme esasına dayanmıştır. Bu süreç yeni bir Dünya savaşının çıkmasını önledi ancak kamplaşma bölümü farklı düşüncelerin ortaya çıkmasına bu düşüncelerin her iki blok menfaatine kullanılmasına da sebep olmuştur. Özetle, soğuk savaş süreci bir başka deyişle; soğuk barış dönemi olarak 'da adlandırılsa en nihayetinde Batı Dünya'sının ikinci Dünya savaşı sonrası kurmaya çalıştığı düzene dair ortaya koyduğu bir sistem olarak anlaşılmalıdır. Soğuk savaş sürecinde ABD; stratejisini diplomatik ve politik baskı, askeri teknoloji ve caydırıcı savunma denilen sentez üzerine kurmuştur. Doğu bloku olarak adlandırılan ve başını Sovyetlerin çektiği blog, daha çok sahip olduğu baskıcı rejimi gerekirse baskı yoluyla diğer ülkelere ihraç ederek Batı bloğunun özgürlük olarak kavramsallaştırdığı kapitalizme karşı mücadele vermiş ancak en nihayetinde ABD'nin başını çektiği Batı Bloğu karşısında kayıp etmiştir. Mücadelenin sürdüğü yıllardan bugüne birçok Dünya sorunu, çatışma alanları geride kalmıştır ve Batı şimdilerde bu sorunları kendi menfaatine göre çözme arayışındadır ve bu işin başında ABD vardır. Son söz olarak, yukarıda özetle açıklamaya çalıştığımıza ilave anlatmaya çalıştığımız Dünya gerçeğinin yeni olmayan ancak alevlenen Ortadoğu bataklığında sürgit devam eden mücadelenin ana fikrini ortaya koyması bakımından da manidardır. Zira konu ve yaşanan savaşın meselesi asasında din değildir. Din dünya egemenliği mücadelesi için kullanılan bir araçtır. Mücadelenin esası ekonomik kaynakların güvenliği, kullanımı ve yönetiminin egemen güçler lehinde, menfaatiyle hedefledikleri Dünya egemenliğine bağlı kalmasını sağlamaktır.
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2024 - Perşembe

TEK DÜNYA DEVLETİ Mücadelesi

Egemen güçler dengesi Yalta süreci içinde belirlenmiş, Sovyet bloğunun yıkılmasıyla birlikte ABD dengeyi belirleyen olarak tek başına kalmıştır.

Bugün dünyamızı yönetme iddiasında bulunan ve bunu sahip olduğu silahlı güce dayanarak inşa etmek isteyen ülkenin adı ABD olmakla birlikte ideolojik ve felsefi arka planı bizim adına Batı dediğimiz bloğun yaşadığı rönesans dönemine değin uzanmaktadır. Batı'nın sınırları Yunanistan Türkiye sınırlarından itibaren başlar.

Batı Dünya egemenliğini ele geçirmek için yürüttüğü çok yönlü ve boyutlu sistematik mücadelesine her gün yeni birçok araca sahip olarak devam etmektedir. Biz Türkler için batıyla mücadeleye dahil olabilmemiz için önce öz değerlerimize dönmemiz gerekir. Bu değerler manzumesinin başat faktörü bilimdir. Yoksa birtakım ahmakların ifade ettiği gibi uhrevi referanslara bağlı olarak dünyevi gerçekleri yönetme metodu dünyevi menfaatler için bir değer olamaz.

Ülkemizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya koyduğu siyasal çizgiye bağlı, bilime dayalı değerlerin toplamının metalaştırıldığı bir akıl ile bu mümkün olabilecektir. Konu elbette uzun ve derindir. Burada olabildiğince kısa ve özet şekilde ifade etmeye çalışacağım.

Özetle, dün, bugün, yarın üçgeni içinde düşünerek kendimize doğru bir yol çizebiliriz. Buradan hareketle yakın tarihimizin önemli bir olayı olan birinci dünya savaşının sonrası başlayan ikinci dünya savaşı ve sonuçlarına bağlı şekillenen bugün yaşadığımız dünya' da meydana gelen olay ve olgular hakkında düşünürken tarihsel süreçleri iyi bilmeliyiz.  

Winston Churchill 1943'te meslektaşı Joseph Stalin'e şu ifadeleri dile getirir:

''Dünyanın yönetimi tatmin olmuş uluslara teslim edilmelidir. Bu uluslar kendileri için şu anda sahip olduklarından daha fazlasını istemezler. Dünya'nın yönetiminin aç ulusların elinde olması durumunda her an tehlike vardır. Oysa bizim gibi zengin ulusların daha fazla istemesi için herhangi bir sebep yoktur. Savaş ancak kendi yollarında yürümeye devam eden, ihtiras sahibi olmayan insanların sayesinde önlenebilir. Gücümüz bizi diğerlerinin üzerinde bir mevkiye yerleştirmiştir... (Noam Chomsky (2002.25) Terörizm Kültürü. (Çev. Talha Cevdet) İst. Pınar yay.)

Tatmin olmuş, daha fazlasını istemeye ihtiyaç hissetmeyen, ihtiras sahibi olmayan uluslar nitelemeleri pozisyona yönelik olarak söylenmiş sözlerdir. Burada söylenmek istenen şu: Dünya barışı diğer güçler arasından sıyrılarak öne çıkan iki güç tarafından sağlanabilir. ABD ve Rusya İkinci Dünya savaşı yeni güç odaklarının ortaya çıkması sonucunu patlatmıştır. Güç dengesini yeniden kurma sözü bitirdiği yerde, İnsanlık ağır bedel ödeyerek ''soğuk savaş'' denilen dengeyi kurmuştur. Bu anlamda soğuk savaş II: Dünya savaşı sonrası iki süper gücün ortaya çıkmasını ve bu güçlerin birbirini dengeleme ve denetleme süreci olarak anlaşılmalıdır.

Soğuk savaş sürecinde devam eden kamplaşma ve dengeleme mantığı içinde güç dağılımı kabul etme esasına dayanmıştır.

Bu süreç yeni bir Dünya savaşının çıkmasını önledi ancak kamplaşma bölümü farklı düşüncelerin ortaya çıkmasına bu düşüncelerin her iki blok menfaatine kullanılmasına da sebep olmuştur.

Özetle, soğuk savaş süreci bir başka deyişle; soğuk barış dönemi olarak 'da adlandırılsa en nihayetinde Batı Dünya'sının ikinci Dünya savaşı sonrası kurmaya çalıştığı düzene dair ortaya koyduğu bir sistem olarak anlaşılmalıdır. Soğuk savaş sürecinde ABD; stratejisini diplomatik ve politik baskı, askeri teknoloji ve caydırıcı savunma denilen sentez üzerine kurmuştur. Doğu bloku olarak adlandırılan ve başını Sovyetlerin çektiği blog, daha çok sahip olduğu baskıcı rejimi gerekirse baskı yoluyla diğer ülkelere ihraç ederek Batı bloğunun özgürlük olarak kavramsallaştırdığı kapitalizme karşı mücadele vermiş ancak en nihayetinde ABD'nin başını çektiği Batı Bloğu karşısında kayıp etmiştir.

Mücadelenin sürdüğü yıllardan bugüne birçok Dünya sorunu, çatışma alanları geride kalmıştır ve Batı şimdilerde bu sorunları kendi menfaatine göre çözme arayışındadır ve bu işin başında ABD vardır.

Son söz olarak, yukarıda özetle açıklamaya çalıştığımıza ilave anlatmaya çalıştığımız Dünya gerçeğinin yeni olmayan ancak alevlenen Ortadoğu bataklığında sürgit devam eden mücadelenin ana fikrini ortaya koyması bakımından da manidardır. Zira konu ve yaşanan savaşın meselesi asasında din değildir. Din dünya egemenliği mücadelesi için kullanılan bir araçtır. Mücadelenin esası ekonomik kaynakların güvenliği, kullanımı ve yönetiminin egemen güçler lehinde, menfaatiyle hedefledikleri Dünya egemenliğine bağlı kalmasını sağlamaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.