‘Türkiye Partisi’ dedi operasyonu yedi!
‘Türkiye Partisi’ dedi operasyonu yedi!
Haber7 yazarlarından Zekeriya Say'ın haberi
Haber7 yazarlarından Zekeriya Say'ın haberi
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında “dış ülkelere jurnalcilik” vatan hainliği sayılıyordu.
Bu ülkenin seçilmişlerini, Batılı efendilerine şikâyet edenlere kötü gözle bakılıyordu.
Yine de birileri jurnalcilik yapmaktan geri durmuyordu.
İradesi zayıf ve kişiliği tam oturmamış bazı şahsiyet(siz)ler, kendi çıkarları için ülkeyi şikâyet etmekte sakınca görmüyorlardı.
Örneğin!
İkinci MC hükümetinin son günlerinde, özellikle sermaye sahiplerinin, Süleyman Demirel’i Haçlılara şikâyet ederek, Uluslararası Para Fonu (IMF)’nin kredi vermesini bile engelledikleri biliniyordu.
Zaten Demirel de o dönemki açıklamalarında sık sık bu sıkıntıyı dile getiriyordu.
Demirel’in ardından iktidarda gelen Bülent Ecevit de benzer bir duruma maruz kalmıştı.
Kendisinden önce yaşanan jurnallere sessiz kalan Ecevit, bu kez;
“Sırtımızdan bıçaklanıyoruz. Kendi kendimizi yabancılara jurnal ediyoruz” diyerek, bu işte parmağı olanları savcılığa vermekle tehdit etmişti.
İşin trajik yanı ise…
12 Eylül 1980 darbesi ile milli iradeye el koyarak kendisini “Devlet Başkanı” ilan eden Kenan Evren...
Asıl mesleği “gazetecilik” olan ve darbeden sonra sürekli yazılar yazan, demeçler veren Bülent Ecevit'i kastederek;
“Kendi içimizde halledebileceğimiz problemleri dış ülkelere jurnal ederek bir takım kuruluşlar vasıtasıyla baskı yaptırmaya çalışıyor” sözleriyle onu "jurnalcilik" ile itham etmişti…
Sıkıyönetim Mahkemeleri de "devletin hariçteki nüfuzunu kıracak şekilde, dâhili vaziyeti hakkında yabancı bir memlekette asılsız neşriyat" suçlamasıyla Ecevit’i iki kez cezaevine atmıştı.
“Jurnalcilik” yaptığı gerekçesiyle darbeciler tarafından hapse atılan ve partisi kapatılan Ecevit ise sonraki yıllarda düzenlediği bir basın toplantısında, Batılı gazetecilerin; “12 Eylül rejimi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusuna;
“Ben yurdumun iç meselelerini burada sizinle tartışamam!” cevabını vermişti.
Merhum Turgut Özal da bir açıklamasında, “Onları biraz sıkıştırırsan Avrupalı dostlarına Türk devletini şikâyet ederler. Nasıl ederler? Ya el altından ya da besleme gazetecilerle kamuoyu oluşturarak...” diyerek, “jurnalciler”den dert yanmıştı.
Geçmişte “vatan hainliği” ile eş değer tutulan, ancak kapalı kapılar ardında mütemadiyen gerçekleşen bu tür jurnalcilikler, zamanla, özellikle de AK Parti’nin iktidara gelmesiyle alenileşti.
Örneğin muhalif bir kadın milletvekili, Türkiye’yi ziyaret eden dönemin AB Komisyon Başkanı’na sitem dolu bir mektup göndererek, “Bu ziyaretinizin iktidar partisine destek vermek için olduğu halkımızca çok iyi anlaşıldığından AB'ye olan güven hızlı bir düşüş göstermiştir” şeklinde saçma sapan ifadelerle Batılılara sitem etmişti.
Kendi ülkelerine hiç güvenmeyen ve ömürleri Türkiye'yi dışarıya jurnallemekle geçen sözde aydınlar ise “Sakın bunlara aldanmayın...”, “AK Parti halkı kandırdı, sizi de kandırmasın” diyerek, defalarca iktidar partisini küresel emperyalistlere kötülemişti.
Başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkelerine yaptığı ziyaretlerde sık sık Türkiye’yi şikâyet ettiği gerekçesiyle ismi “Jurnalci Kemal”e çıkan CHP’nin devrik lideri Kemal Kılıçdaroğlu da maalesef bu konuda sınıfta kaldı.
Göreve gelir gelmez İsrail’in TV2 Kanalı’na konuşup, “Mavi Marmara baskınında asıl sorumlunun Türkiye olduğunu” belirterek, “Ben olsam bu gemiyi göndermezdim. İsrail ile ilişkilerin bozulmasına izin vermezdim” demesi…
Almanya ziyaretinde, “IŞİD’e silahı Türkiye’nin verdiğini” öne sürmesi…
“Focus dergisi”ne verdiği röportajda, "Türkiye'de can ve mal güvenliği yok" diyerek, Avrupalıların kaşıdığı “Türkiye'ye gitmeyin” kampanyasına çanak tutması…
Washington Post’a yazdığı makale ile hükümeti, ABD yönetimine şikâyet etmesi...
Güya Türkiye’de insanların “tişört” veya “fıkra” yüzünden tutuklanabildiğini söylemesi…
Seçim öncesi icazet için gittiği ABD’de önce izini kaybettirip, ardından Manhattan'dan bulunan “TURKEN Vakfı”nın yaptırdığı yurt binasının önüne giderek orada bir video çekmesi, “utanç vesikası” olarak Kemal Bey’in siyasi siciline işledi.
Bülent Ecevit’in DSP’sinde kendine yer bulamayan fakat yıllar sonra onun “kasket”ini devralmasına rağmen Kılıçdaroğlu’nun alenileştirdiği “Türkiye’yi yabancılara şikâyet” etme alışkanlığı…
Anlaşılan halefi Özgür Özel’e sirayet etmemiş.
Yurtdışında “Türkiye Partisi” olarak hareket edeceklerini belirten CHP lideri Özel, Sosyalist Enternasyonal toplantısı için gittiği ABD’de hem muhaliflerin hedefindeki “Türkevi”ni ziyaret ederek, yapımıyla ilgili ortaya atılan rezil iddialar hakkında “Türkiye rüşvet verecek bir ülke değildir” dedi.
Hem de Türkiye’ye döndüğünde, Meclis açılışı öncesinde milletvekillerine gönderdiği mesajda ayağa kalkılması talimatı vererek, 5 yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı salona girişte ayakta karşılayarak “Ana Muhalefet Partisi” gibi hareket etti.
Zaten ne olduysa ondan sonra oldu.
CHP’nin milli çizgiye çekileceğini gören ve birilerince fonlanan bazı kalemşörler ile paralı troller, anında Özel’e yönelik bir “bel altı harekâtı” başlattı.
“Makale” görünümlü operasyonel metinde, ortada somut bir belge olmadığı halde Özgür Özel’in bir CHP’li belediye başkanı ile yasak ilişki içerisinde olduğu, hatta bu ilişkide bir de kürtaj hadisesi yaşandığı ifade edildi.
Aylardır ısıtılan ve teyide muhtaç bir iddiaya mal bulmuş mağribi gibi sarılan sözde “muteber” bazı şahıslar da Özel’in istifasını isteyerek, fırsattan istifade “kurultay” çağrısı yapmaya başladı.
Bu süreç nasıl sonuçlanır bilinmez ama bu tarz bir ayak kaydırma ve sırttan hançerleme girişimi, devreye sokulan kirli operasyonun arkasında kimlerin olduğu hakkında epey ipucu veriyor.
Öte yandan…
Türkiye’nin en acil ihtiyacının sivil bir anayasa olduğu ve uzun yıllar sonra ilk kez sıkılı yumrukların gevşetildiği bir dönemde devreye sokulan bu kirli operasyon…
Dışarıdan talimat almayan tam bağımsız bir Türkiye inşa etmek için, önce küresel emperyalistlerin tahakküm altına aldığı CHP’nin “Özgür”leştirilmesi gerektiği gerçeğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.