Beden dilleri her şeyi anlatıyor
Beden dilleri her şeyi anlatıyor
Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik, bugünkü yazısında Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener baş başa yemek yemesine değindi
Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik, bugünkü yazısında Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener baş başa yemek yemesine değindi
Ersin Çelik, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları toplantıya ilişkin "Liderler bir fotoğraf karesinde bile güven ve umut vermezken, CHP ve İYİ Parti, seçmenlerinde oluşan hayal kırıklığı ve öfkeyi nasıl yönetecekler acaba?" dedi.
Çelik'in bugünkü yazısının ilgili bölümü:
Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener’in aralarındaki gerginliği bitirmek ya da artık ayyuka çıkan sorunlarını çözmek için yedikleri yemekten servis edilen fotoğrafa bakalım bir de.
İki genel başkanın da gerginliği yüzlerinden okunuyordu. Özellikle de Meral Akşener’in tedirginliği gözlerinden okunuyordu. Sosyal medyadaki yorumlara bakılırsa samimi bir görüntü oluşması için kurulan mütevazı sofra düzeni de kurtarmamış. Hatta “yine mi yemek yediniz?” eleştirileri yoğunluktaydı. “Bir anlık fotoğraf” deyip geçemeyiz. Liderlerin beden iletişiminin siyasette ve kamuoyundaki karşılığını artık herkes biliyor. Fotoğrafa bakanları olumlu ya da olumsuz yönde mutlaka etkiliyor.
Millet İttifakı ve altılı masadan yansıyan olumsuz havayı Ahlatlıbel Tesisleri’nde kaydedilen yemekten servis edilen kareye bağlayamayız elbette. Öncesi var. Akşener ve Kılıçdaroğlu uzun zamandır çıktıkları yayınlar üzerinden birbirlerine mesajlar veriyorlar. Sanki altılı masa hiç toplanmıyormuş, hiç görüşmüyor, konuşmuyorlarmış gibi davranıyorlar. Özellikle de Akşener, ortağının üzerine alınacağı çok sert demeçler verdi. Akşener, Saraçhane geriliminde, Kılıçdaroğlu’nu arayıp aramaması üzerinden yapılan eleştirilere yanıt verirken çok sert çıktı mesela. “Bunu söyleyeni çarparım, yeni seçtirdiğimiz belediye başkanlarına destek verirken izin alacak halim yok” dedi. Son yazımda da vurgu yapmıştım, Kılıçdaroğlu uzun zamandır kendisini direkt ve dolaylı olarak hedef almasına rağmen Akşener’i “idare” ediyor. Sineye çekiyor ve kendi adaylık sürecine bakıyor. Kadrolarını inşa ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun “soft power” (yumuşak güç) kriz yönetim biçimi, altılı masanın mevcut çıkmazını besliyor aslında. Çünkü zaman daralıyor. Akşener bir an önce Kılıçdaroğlu dışında bir aday üzerinde ittifak edilmesi için bastırıyor. Fakat görünüyor ki; tüm sert çıkışlarına, ortaya laf atmalarına, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş dayatmalarına rağmen Kılıçdaroğlu’nu aşamıyor. Ankara’daki tüm siyasi çevreler Kemal Bey’in adaylık yolundan dönmeyeceği konusunda hemfikir.
Peki, ne olacak? Akşener, kendince seçilebilecek Cumhurbaşkanı adayı gösterme ısrarını sürdürürken, İYİ Parti de “ikinci parti”, yani Türkiye’nin yeni ana muhalefet partisi olma ihtimalinden de uzaklaşıyor. Çünkü yine Ankara’da ve özellikle de İYİ Parti cephesinde bir süredir “birinci aslında belli ‘ikinci kim olacak’ çalışmasına yoğunlaşmalıyız” yorumları yapılıyor. Buna bir de altılı masadaki diğer parti liderlerinin mutlaka milletvekili olma arzularını eklersek hesapların bir yerden sonra kişiselleştiğini görebiliriz.
Liderler bir fotoğraf karesinde bile güven ve umut vermezken, CHP ve İYİ Parti, seçmenlerinde oluşan hayal kırıklığı ve öfkeyi nasıl yönetecekler acaba? Ya da yönetebilecekler mi?
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.