CHP’de bir ''kötü'' gitti daha ''kötüsü'' geldi!
Özgür Özel!
Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
1999’da, Manisa’da serbest eczacılığa başladı.
İki sene sonra Manisa Eczacı Odası yönetimine…
Dört sene sonra da Türk Eczacıları Birliğine girerek, saymanlık ve genel sekreterlik görevlerinde bulundu.
İlaçla ilgilenmek yerine sürekli mesleği dışındaki işlere soyundu.
2007’de düzenlenen ve “Ordu Göreve” pankartları açılarak darbe çığırtkanlığı yapılan “Cumhuriyet Mitingleri”nde boy gösterdi.
“Gün gelecek AKP halka hesap verecek” sloganları atarak, halkı galeyana getirmeye çalıştı.
2009 yerel seçimlerinde CHP’den Manisa Belediye Başkan adayı oldu ama havasını aldı.
Ertesi yıl Sağlık Bakanlığı, insanlar üzerinde yapılacak ilaç ve ilaç dışı klinik araştırmaları değerlendirecek Etik Kurul’da “ilahiyat fakültesi mezunu bulundurma zorunluluğu” getirdi.
Özel, “Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreteri” sıfatıyla yaptığı açıklamada bu uygulamaya tepki göstererek, “Teolojik bir dünya görüşüne sahip ilahiyat mezunu bir üyenin atanması ile kurul raporlarının bilimselliğinin ciddi zarar göreceğini” savundu.
İslam’i değerlere olan mesafesini gözler önüne seren bu açıklama, ona CHP’nin kapılarını ardına kadar açtı.
2011’de milletvekili seçilerek, muradına erdi.
Meclis’e girer girmez, eşcinsel “LGBT’lilerin haklarını savunmak” temalı sempozyumlara katılarak homoseksüel, travesti ve lezbiyenlere destek verdi.
Kendisi eczacı olduğu halde, TBMM Başkanlığı’na sunduğu ilk soru önergesinde, dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’den, “10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerine ilişkin ‘çeşitli’ düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz?” sorusunu cevaplamasını istedi.
Akabinde, “Cumhuriyet Mitingleri”nde tanıştığı Mustafa Balbay’ın bir dönem sıkça kullandığı ‘genç subaylar’ söylemini ağzından düşürmeyerek, devletin askeri sırlarını fuhuş ve şantaj çetesi aracılığıyla sızdırmaktan yargılanan askeri personeline sahip çıkarak, “Davanın hedefinde genç subaylar var” dedi.
Sonrasında…
CHP’nin “Cezaevi Komisyonu üyeleri” arasına girerek, Veli Ağbaba ve Nurettin Demir ile birlikte; “adam öldürmek, terör örgütlerine üye olmak ve bu örgütlerin silahlı-silahsız eylemlerine katılmak” gibi suçlardan cezaevinde bulunan sözde gazetecileri(!) masum göstermek için rapor hazırladı.
Cezaevlerinde ziyaret ettikleri 36 “Gezi Parkı tutuklusunun 30’unun serbest kalması üzerine üzerine…
CHP’li Veli Ağbaba’ya, 2. Dünya Savaşı sırasında bini aşkın Musevi’yi Nazi soykırımından koruyan “Oskar Schindler”, Özgür Özel’e ise Schindler’in Musevi muhasebecisine atıfla “Itzhak Stern” lakabı takıldı.
“Gazeteci” görünümlü teröristlere, “casusluk” davası sanıklarına ve “Gezici vandallara” destek için cezaevi cezaevi dolaşan Özgür Özel, sıra vatan ve ecdat sevdalısı gençlere gelince aynı hoşgörüyü çok gördü.
2013 yılında, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından 1071 Malazgirt Zaferi’nin 942. yıldönümü sebebiyle “1071 gencin” Malazgirt’te sabah namazı kılmasından rahatsızlık duyarak, TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi.
Tam bir ay sonra, “Yeni andımız; Müminim, Sünniyim, İnançlıyım, iiiilkem, Sübyanları seevmek, Hocalara hüüüürmet, Başbakana ömrümce biat etmektir” şeklinde rezil bir paylaşımda bulunarak Müslümanlara, “çocuk istismarcısı birer sapık” muamelesi yaptı.
Ardından, “Attığım tweet bir AKP eleştirisidir. AKP’nin yeni andı şeklinde. Hakaret kastı asla yoktur, çarptırma çabaları kasıtlıdır. Küçüklerimi sevmek cümlesinin karşılığı olarak yazdım” diye kıvırdı.
2014’te ise kadın milletvekillerine sataştığı gerekçesiyle, dönemin AK Parti Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün’den okkalı bir yumruk yedi.
Özel’in aksiyon denemeleri bununla sınırlı kalmadı.
Kılıçdaroğlu aleyhinde paylaşımda bulunduğu iddiasıyla Meclis’teki “fotokopi görevlisi”nin odasını basarak bilgisayarına el koydu.
17-25 Aralık sürecinden itibaren Zaman, Taraf, Samanyolu, Bugün, Kanaltürk gibi FETÖ yayın organlarında adeta cirit attı.
Gözaltına alınan FETÖ’cülerin ziyaretine koştu.
Dikkat çekmek ve gündeme gelmek için o kadar çok çırpınıyordu ki o dönem “TBMM Başkanvekili” olan Meral Akşener bile dayanamayıp, Özel’i “haşarı çocuk” diyerek fırçaladı.
Özel, tüm bu gayretlerinin karşılığı olarak 24 Haziran 2015’te “CHP Grup Başkanvekilliği” görevine seçildi.
Artık vurmak, kırmak yerine söylemleriyle dikkat çekmeye çalıştı.
10 Ekim 2015’te, İzmir’deki FETÖ/PDY operasyonunda gözaltına alınan 25 kişiyi ziyaret ederek, “gözaltı görüntüleri hepimizin yüreklerini sızlattı” dedi.
Cezaevindeki FETÖ’cüler Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı ve eski hâkim Süleyman Karaçöl ile görüştü.
MİT’in devlet sırrı niteliğindeki yardım TIR’larını durduran ve istihbarat görevlilerini tartaklayan 5 üst rütbeli FETÖ’cüyle görüşmekte sakınca görmedi.
15 Temmuz’da ise Meclis’e koşarak, FETÖ’nün hain girişimine ilişkin “15 Temmuz; bizim Meclis’te yaşadığımız, her yönüyle şahit olduğumuz, ardından yaşananları bütün yargı süreciyle takip ettiğimiz, başarısız olmuş bir darbe girişimi, tiyatro miyatro değil” diyerek, geçmişini temizlemeye çalışsa da…
5 gün sonra verilen OHAL kararı için “20 Temmuz OHAL darbesi” ifadesini kullanmakta sakınca görmedi.
Kılıçdaroğlu’nun tankların arasından elini kolunu sallayarak geçtiğini görmezden gelerek, orduya “darbecilerin uçaklarını düşürün” talimatı veren Başbakan Binali Yıldırım hakkında, “15 Temmuz gecesini Ilgaz Tüneli’nde geçirdi” şeklindeki iğrenç sözler sarf etti.
ByLock yazışmalarında FETÖ’cülerin kendisinden övgüyle bahsettiğini görmezden gelerek,
FETÖ’nün hainlerine direnen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a dil uzattı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3 yıldır başdanışmanlığını yapan ve ByLock’u en çok kullananlardan biri olduğu için “kırmızı liste”de yer alan Doç. Dr. Fatih Gürsul’un, FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alınması üzerine açıklama yapan Özgür Özel, "Bizim tarlada her şey yetişir ama FETÖ'cü yetişmez, habitat uygun değil. Büyümez, gelişmez bizim oralarda.” dedi.
Fuat Avni adlı FETÖ’cü köstebeğin, “Korkma titre” cümlesini TBMM çatısı altında tekrar etmekten çekinmedi.
Özel sadece FETÖ’nün değil, HDP/PKK’nın da hoşuna gidecek söylemlerde bulundu.
Hiç utanmadan, “Herkes biliyor ki Kandil’de PKK unsurları kalmamıştır” dedi.
PKK’nın vahşi Gara Katliamı sonrası “kimin öldürdüğü önemli değil diyerek, PKK’nın mağarada alıkoyduğu 13 sivil için “Ha PKK öldürmüş ha Türk askeri” anlamına gelecek sözler sarf etti.
Sezgin Tanrıkulu ile Gamze Akkuş İlgezdi’nin Kobani’de öldürülen PKK’lı terörist Aziz Güler’in taziyesine katıldığı gün gibi ortadayken,
“Bir CHP’li, terörist cenazesine katıldıysa o CHP’linin de, Özgür Özel’in de Allah belasını versin böyle bir yalan yok” diyerek CHP’li vekillerin terörist cenazesinde gözyaşı döktüklerini inkâr etti.
Ardından, “HDP ile gönül ittifakımız var” dedi.
İnce’nin seçimi kazanması halinde Selahattin Demirtaş’a “Cumhurbaşkanı Yardımcılığı teklif etmesi” kadar doğal bir gelişmenin olamayacağını söyledi.
DHKP- C’li Grup Yorum’un üyesi olan ve örgüt adına birçok eyleme imza atan Helin Böke’yi “sanatçı” olarak taktim etti.
Sonra da Şırnak’ta şehit düşen Jandarma Astsubay Mustafa Kozak’ın cenaze töreninde katılarak herkes ağlarken, etrafa gülücükler saçtı.
“Alevi” asıllı Kılıçdaroğlu bile takiyye yaparak oy toplamaya çalışırken, üçüncü köprüye “Pir Sultan Abdal” adının verilmesini isteyen Özel, defalarca açıktan “mukaddesat karşıtlığı” yaptı.
Müftülere nikâh kıyma yetkisini veren yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu.
İsmail Kahraman’ın Meclis Başkanlığı sırasında Başkanlık Divanı duvarına asılan Âli İmran suresinin 159. ayetinin yazılı olduğu tablodan rahatsız oldu.
Yetmedi…
İsmail Kahraman’ın tuvaletindeki abdest lavabosunu, “Bu da Meclis Başkanı’nın kendi abdest şeysi!.” sözleriyle, “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” haline getirmeye çalıştı.
Meclis kürsüsünde 4-6 yaş Kur’an kurslarını eleştirerek, okul öncesine verilen din eğitimini ‘orta çağ zihniyeti’ olarak yaftaladı.
Bir din adamının, ayet ve hadisler ışığında, çıplaklığın yanlışlığını anlattığı sohbetine atıf yaparak, “Pis dil” hakaretinde bulundu.
Taksim’de ezanı ıslıklayan laikçi kadınlara sahip çıkarak, “Islık yalanı büyük yalandır” dedi.
“Anadolu’da, komşusunun yaşam tarzına karışmayan, kendi içtiği iki dubleyi günah saymayan, yılbaşında oynadığı tombalayı günah saymayan bambaşka bir Anadolu Müslümanlığı anlayışı vardır.” şeklinde fetva vererek, kendince içkiyi haram olmaktan çıkardı.
Ayasofya’da 86 yıl sonra ilk hutbeyi kılıçla okuyan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar” sözlerini çarpıtıp,
“O koltukta oturup Atatürk’e lanet okumanın bedelini ödeyeceksin” şeklinde sözlerle Erbaş’a parmak salladı.
Ayasofya Camii'nde gerçekleşen bir icazet töreninde konuşan Mustafa Demirkan Hoca hakkında, “Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okudu” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunarak,
“Ant olsun ki; bu ülkeyi yeniden bağımsız ve özgür kılan kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan hakaretlerin peşini bırakmayacağız” sözleriyle intikam yeminleri etti.
Cennetmekân Sultan II. Abdulhamid Han’ın 5. kuşak torunu Nilhan Osmanoğlu’nu, “Eğer Atatürk olmasaydı sen mutlaka yine yaşardın. Ama hangi sarayın, hangi odasında, hangi kafesin altında dedenin, babanın uygun gördüğü, hangi paşanın kaçıncı karısı olurdun onu bir düşün” diyerek, bir hanımefendiye karşı terbiyesizleşti…
Başkan Erdoğan’ın çocuklarını hedef alarak, “Bilal oğlandan günün sorusu: Sümeyye, şimdi bizim babamız Ahmet Davutoğlu mu olacak?” şeklinde rezil sözler sarf etti.
Hafta sonu yapılan kurultayda CHP’nin 8’inci Genel Başkanı seçilen Özgür Özel, “yalanda” da en az “selefi” Kılıçdaroğlu kadar mahirdi.
“İnanamayacaksınız ama CHP’den her çiftçiye bedava traktör...” şeklindeki Tweetinin “yalan” olduğunu ve “çarpıcı olsun” diye attığını itiraf etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3,5 milyar dolarlık servetinin olduğunu iddia etti fakat Başkan Erdoğan’ın “bu iddiayı ispatlayamazsanız alçaksınız, namustan yoksunsunuz” sözlerine cevap veremedi.
Bitmedi…
TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı faşist Franco’ya benzeterek “diktatör” dedi.
“Saray rejiminin sonu geliyor. Görevini devlet memuru gibi yapan devlet memurları, hangi ülkeye hizmet ettiğini bilen çok değerli bürokratlar hiç korkmasınlar” diyerek, darbe imasıyla kendilerinden olmayan memurları tehdit etti.
2012’de hazırladığı ‘tutuklu gazeteciler’ raporunda yer alan Dilşah Ercan hakkında “CHP’nin gazetecisi!” başlığını atan yerli ve milli gazetelere dava açacaklarını açıklayarak, “Bugün işlem yapılmazsa, yarın, seçimden sonra işlem yapılacak” diyerek, bu suçun zamanaşımı kapsamında girmeyeceğini söyledi.
İBB’den haksız yere işten çıkarılan işçilere sahip çıkmak şöyle dursun, “bütün asalakları kovduk” diye hakaret etti.
Toplumun sinir uçlarına dokunacak o kadar çok saçma sapan laflar edip, önüne gelene parmak salladı ki…
Mahir Ünal, “Grup başkanvekilliği soytarılık yapma yeri değildir” diyerek Özel’e haddini bildirdi.
Bu arada, A takımına aldığı Selin Sayek Böke ile CHP’de ‘Eşbaşkanlık’ çalışmaları yaptığı da herkes tarafınca biliniyordu.
En başta da dediğimiz gibi, mesleği “eczacılık” yerine sürekli başka işler peşinde koşan, ona buna hakaret eden, din-diyanet karşıtlığına soyunan Özgür Özel, sanki CHP’de başka adam kalmamış gibi…
Adeta sırf, "Kılıçdaroğlu kendinden önceki bütün CHP liderlerinden daha başarısız. Ancak Kılıçdaroğlundan sonra daha kötüsü gelecek." diyen rahmetli Kadir Mısıroğlu’nu haklı çıkarmak için partinin başına getirildi.
Özetle:
CHP’de gelen, gideni aratmayacak!