''Doktor Kabus'' ve FETÖ’ nün gerçek yüzü!
2000’li yılların başıydı…
Süleyman Salih Zoroğlu, “Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı” sıfatıyla verdiği bir konferansta, “yoksulluk ve ekonomik olarak yardıma muhtaç olmanın, bireyin ruh sağlığını tehdit eden önemli bir stres faktörü olduğunu” söylemişti.
“Fakirliğin başta depresyon ve davranış bozuklukları olmak üzere, alkol ve madde kullanımı, şiddet ve intihar eğilimi gibi birçok soruna zemin oluşturduğuna” dikkat çekmişti.
2007 yılında, “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Psikiyatrisi Bölümü”ne “Doçent” olarak geçti.
Bu sırada hem “Profesör” rütbesine yükselmek için çalışıyor hem de Robert M. Kaplan’ın “Katil Doktorlar ve Ürkütücü Hikayeleri” kitabıyla ilgileniyordu.
Tıp tarihinde nadir görülen “Katil Doktorlar”ın hikâyelerinin yer aldığı bu araştırma kitabı; katilliğe yatkın kişiliklerin, ellerinin altında bulunabilen tıbbı kimyasalları nasıl kolayca kullandıklarını…
Psikiyatr, cerrah, hekim maskesinin arkasına saklanarak nasıl vahşice ölüm saçtıklarını anlatıyordu.
Kan aldığını söyleyerek, ondan hiçbir şüphe duymayan hastalarına aslında yüklü miktarda eroin enjekte ederek öldüren Dr. Harold Shipman’ın…
Hastane yataklarında iyileşmekte olan hastalarına yüksek dozda ölümcül ilaçlar enjekte eden ve günlüğüne bunu yaparken duyduğu hazzı yazan beyin cerrahı Dr. Michael Swango’nun…
Yüzlerce hastayı “Derin Uyku Terapisi”ne tabi tutan ve cesetler yığıldıkça bundan keyif alan psikiyatr Dr. Harry Bailey’in kan donduran gerçek hikâyelerinin yer aldığı kitapta onu en çok etkileyen ise psikiyatrist meslekdaşı, Dr. Radovan Karadzic oldu.
1992-1995 Bosna Hersek iç savaşında, Bosna Sırp devletinin lideri olan ve binlerce Müslüman’ın kanına giren Karadzic, narsisistik bir kişilikti ve gerçeği çarpıtma mekanizmasını çok kullanıyordu.
Öyle ki, 5 Şubat 1994’de, Merkale pazaryerine havan topu atılması sonucu 68 sivilin hayatını kaybetmesi olayını inkâr edip Müslümanların komplosu olduğunu ve cesetlerin morgdan getirildiğini söyleyecek kadar ileri gitmişti.
*
Derken, Zoroğlu 2010 yılında profesör oldu ve Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu Çocuk Psikiyatrisi Üyeliği’ne atandı.
2012 yılında, hiperaktif ve otistik belirtiler gösterdiği için “Yaygın Gelişim Bozukluğu” tanısı konulan ve normal okula gidemeyen Şüheda Ersöz adlı çocuk için, “Yeni raporunda oldukça yüksek işlev bozukluğu oranı verilmesine rağmen, aslında Şüheda gayet toparlanmış gözükmektedir” şeklindeki çelişkili yazısıyla dikkat çekti.
Ertesi yıl mart ayında, “Cinsel saldırı”, “çocuklara cinsel istismar”, “reşit olmayanla cinsel ilişki” dosyalarına bakan Yargıtay 14'üncü Ceza Dairesi üyelerine, “çocuk cinsel tacizlerine bakan tek uzman” sıfatıyla;
“çocuklarda cinsel istismar sonrası ortaya çıkabilecek psikiyatrik tabloları, bu tabloların nasıl değerlendirilmesi gerektiği” konularını içeren bir sunum yaptı.
Bu sunumu dinleyenler arasında, FETÖ’cü öğretmenlerin illegal faaliyetlerine izin vermeyen vatansever müdürlerin başını “Bu çocukların ruh sağlığı bozulmuştur” raporları vererek yakan ve sonrasında FETÖ üyeliğinden tutuklanan 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu Başkanı Prof. Hamdi Tutkun ile…
Henüz 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç.’nin sanıklarla “kendi rızasıyla birlikte olduğu” yönündeki kararı onayan Hakim Fevzi Elmas da vardı.
Bitmedi..
G.K. adlı öğrenci 2011 yılında, dereceyle girdiği hukuk fakültesinde, 1’inci sınıf öğrencisi iken tecavüze uğradı.
Tehdit edildiği ve psikolojisi bozulduğu için ancak 2 yıl sonra şikâyetçi olan G.K. hakkında, İstanbul Çapa Adli Tıp ile İnönü Üniversitesi Adli Tıp, “ruh sağlığı cinsel saldırıya bağlı olarak kalıcı surette bozuldu” sonucuna vardı.
G.K.’yi muayene eden ve daha sonra FETÖ’den tutuklanan Hamdi Tutkun, tecavüze uğradığından beri psikiyatrik tedavi gören ve birden fazla ilaç kullanan genç kızın ruh sağlığının bozulmadığını, sadece etkilendiğini…
Onun da tecavüzden değil, başka sebeplerden kaynaklanabileceği şeklinde skandal bir rapor yazdı.
Raporu imzalayan diğer doktor ise Salih Zoroğlu’ydu…
G.K.’nin ‘gerçeğe aykırı rapor vermekten ve görevi kötüye kullanmaktan’ şikâyetçi olmasına rağmen…
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, bu ikilinin ifadesini bile almadan takipsizlik kararı verdi.
Derken…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra ikisi de FETÖ üyeliğinden tutuklandı.
Operasyon sonrası, Zoroğlu’nun “Psikiyatrik ilaçlar kullandığı” ortaya çıktı.
Sosyal medya hesabından paylaştığı FETÖ'ye övgü mesajları için ise, "Bu mesajlar Facebook'taki acemilik dönemime aittir" dedi.
Bir yıllık tutukluluğun ardından cezaevinden çıktı. İstanbul Bakırköy’de çocuk psikiyatri kliniği açtı.
Yıllar önce, parasızlığın başta depresyon ve davranış bozuklukları olmak üzere, şiddet ve intihar eğilimi gibi birçok soruna zemin oluşturduğuna dikkat çeken FETÖ’cü Süleyman Salih Zoroğlu’nun özel kliniğine gelen çocuklara…
“Uyuşturucu verip, ailelerini tacizle suçlamalarını, hatta onları öldürmelerini istediği” ortaya çıktı.
Bu ibret verici hadise, sadece bizim ülkemizden de “katil ve pikopat ruhlu doktorların” çıkacağını özetlemiyordu.
“Mesiyanik” bir cemaat olan FETÖ’nün “altın nesil” diye tanıttığı haşhaşilerin esasında nasıl birer piskopat olduklarını…
Minik kızların bilinçaltlarına, aile bireylerinin onlara tecavüz ettiği fitnesini bile gömebileceklerine…
“Allah beni vazifelendirdi” diyerek şahsi menfaatleri için neler yapabileceklerini bir kez daha bizlere hatırlatmış oldu.
Bu vesileyle, FETÖ’ye karşı müteyakkız olalım, müteyakkız kalalım..
KHK ile ihraç edilen bu canavarları yeniden göreve döndürme sözü verenleri unutmayalım!.